Translation meaning & definition of the word "zeal" into Turkish language
Türk diline "zeal" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Zeal
[Heves]/zil/
noun
1. A feeling of strong eagerness (usually in favor of a person or cause)
- "They were imbued with a revolutionary ardor"
- "He felt a kind of religious zeal"
- synonym:
- ardor ,
- ardour ,
- elan ,
- zeal
1. Güçlü bir isteklilik hissi (genellikle bir kişi veya neden lehine)
- "Devrimci bir coşkuyla doluydular"
- "Bir tür dini gayret hissetti"
- eşanlamlı:
- heyecan ,
- heves ,
- elan
2. Excessive fervor to do something or accomplish some end
- "He had an absolute zeal for litigation"
- synonym:
- zeal
2. Bir şey yapmak veya bir son elde etmek için aşırı coşku
- "Dava için mutlak bir gayreti vardı"
- eşanlamlı:
- heves
3. Prompt willingness
- "Readiness to continue discussions"
- "They showed no eagerness to spread the gospel"
- "They disliked his zeal in demonstrating his superiority"
- "He tried to explain his forwardness in battle"
- synonym:
- readiness ,
- eagerness ,
- zeal ,
- forwardness
3. Hızlı isteklilik
- "Tartışmalara devam etmeye hazır olma"
- "Müjdeyi yaymak için hiçbir isteklilik göstermediler"
- "Üstünlüğünü göstermedeki gayretinden hoşlanmadılar"
- "Savaştaki ilerlemesini açıklamaya çalıştı"
- eşanlamlı:
- hızlılık ,
- isteklilik ,
- heves ,
- ilerleme
Examples of using
She shows no zeal for her work.
O, işi için hiç gayret göstermedi.
He did it with great zeal.
Onu büyük bir hevesle yaptı.