Translation meaning & definition of the word "worthy" into Turkish language

noun

1. An important, honorable person (word is often used humorously)

• "He told his story to some conservative worthies"

• "Local worthies rarely challenged the chief constable"

synonym:
• worthy

1. Önemli, onurlu bir kişi (kelime genellikle esprili olarak kullanılır)

• "Hikayesini bazı muhafazakar değerlere anlattı"

• "Yerel worgies nadiren baş polis memuruna meydan okudu"

eşanlamlı:
• layık

adjective

1. Having worth or merit or value

• Being honorable or admirable

• "A worthy fellow"

• "A worthy cause"

synonym:
• worthy

1. Değere, değere veya değere sahip olmak

• Onurlu veya takdire şayan olmak

• "Değerli bir adam"

• "Değerli bir neden"

eşanlamlı:
• layık

2. Worthy of being chosen especially as a spouse

• "The parents found the girl suitable for their son"

synonym:
• desirable
,
• suitable
,
• worthy

2. Özellikle eş olarak seçilmeye değer

• "Ebeveynler kızı oğullarına uygun buldu"

eşanlamlı:
• arzu edilen
,
• uygun
,
• layık

3. Having qualities or abilities that merit recognition in some way

• "Behavior worthy of reprobation"

• "A fact worthy of attention"

synonym:
• worthy

3. Bir şekilde tanımayı hak eden niteliklere veya yeteneklere sahip olmak

• "Tövbe etmeye layık davranış"

• "Dikkate değer bir gerçek"

eşanlamlı:
• layık

Examples of using

You're a worthy opponent.

Saygın bir rakipsin.

Tom is worthy.

Tom kodamandır.

What a worthy cause!

Ne önemli bir sebep!

Everyone who works has the right to just and favourable remuneration ensuring for himself and his family an existence worthy of human dignity, and supplemented, if necessary, by other means of social protection.

Çalışan her kimsenin kendisine ve ailesine insanlık haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal koruma vasıtalarıyla da tamamlanan adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır.

We will elect whoever we believe is worthy.

Layık olduğunu düşündüğümüz kimseyi seçeceğiz.

His performance was worthy of praise.

Onun gösterisi övgüye değerdi.

This book is worthy of praise.

Bu kitap övgüye layık.

This book is worthy of attention.

Bu kitap dikkate değer.

There was nothing worthy of remark at the fair.

Fuarda dikkate değer bir şey yoktu.

The event is worthy of remembrance.

Olay hatırlamaya değer.

The novel is worthy of praise.

Roman övgüye değer.

Mary was not worthy of your trust.

Mary güveninize layık değildi.

Even the worthy Homer sometimes nods.

Herkesin işi bir gün ters gidebilir.

Even the worthy Homer sometimes nods.

Herkes bir gün tökezleyebilir.

Even the worthy Homer sometimes nods.

Kodaman Homer'in bile bazen başı öne eğilir.