Translation meaning & definition of the word "worst" into Turkish language

noun

1. The least favorable outcome

• "The worst that could happen"

synonym:
• worst

1. En az olumlu sonuç

• "Olabilecek en kötü şey"

eşanlamlı:
• en kötü

2. The greatest damage or wickedness of which one is capable

• "The invaders did their worst"

• "So pure of heart that his worst is another man's best"

synonym:
• worst

2. Birinin yapabileceği en büyük hasar veya kötülük

• "İşgalciler en kötüsünü yaptılar"

• "Kalpten o kadar saf ki en kötüsü başka bir adamın en iyisi"

eşanlamlı:
• en kötü

3. The weakest effort or poorest achievement one is capable of

• "It was the worst he had ever done on a test"

synonym:
• worst

3. En zayıf çaba ya da en kötü başarı

• "Bir testte yaptığı en kötü şeydi"

eşanlamlı:
• en kötü

verb

1. Defeat thoroughly

• "He mopped up the floor with his opponents"

synonym:
• worst
,
• pip
,
• mop up
,
• whip
,
• rack up

1. Iyice yenmek

• "Karşılarıyla zemini paspasladı"

eşanlamlı:
• en kötü
,
• vurmak
,
• paspaslamak
,
• çırpmak
,
• canlandırmak

adjective

1. (superlative of `bad') most wanting in quality or value or condition

• "The worst player on the team"

• "The worst weather of the year"

synonym:
• worst

1. (`bad'ın üstünlüğü') en çok kalite, değer veya koşulda isteyen

• "Takımdaki en kötü oyuncu"

• "Yılın en kötü havası"

eşanlamlı:
• en kötü

adverb

1. To the highest degree of inferiority or badness

• "She suffered worst of all"

• "Schools were the worst hit by government spending cuts"

• "The worst dressed person present"

synonym:
• worst

1. En yüksek aşağılık veya kötülük derecesine

• "En kötü acıyı çekti"

• "Okullar, hükümet harcamalarının kesintileri tarafından en kötü şekilde vuruldu"

• "Mevcut en kötü giyinen kişi"

eşanlamlı:
• en kötü

Examples of using

You're the worst basketball coach this team has ever had.

Sen bu takımın şu ana kadar sahip olduğu en kötü basketbol koçusun.

You ought to prepare for the worst.

En kötü ihtimale karşı hazırlanmalısın.

Thank God, the worst is behind us.

Allah'a şükür en kötüsünü atlattık.

I have worst job in the world.

Dünyadaki en kötü işe sahibim.

That's the worst.

Bu en kötüsü.

I feared the worst.

En kötüsünden korktum.

We need to prepare for the worst.

En kötüsü için hazır olmalıyız.

Tom certainly isn't the worst player on our team.

Tom kesinlikle takımımızda en kötü oyuncu değil.

Tom is his own worst enemy.

Tom, kendisinin en kötü düşmanı.

You must prepare yourself for the worst.

En kötüsü için kendinizi hazırlamalısınız.

Never choose a vocation just because your friends are in it, nor refuse another just because your worst enemy is in it.

Sadece dostların içinde olduğundan dolayı bir işi seçme, nede sadece en kötü düşmanın içinde olduğu için diğer bir işi reddetme.

Poverty does more to bring out the worst in people and conceal the best than anything else in the world.

Yoksulluk insanlardaki en kötüyü ortaya çıkarmak ve en iyiyi gizlemek için dünyadaki başka her şeyden daha fazlasını yapar.

The worst thing about summer is the heat.

Yazla ilgili en kötü şey sıcaklık.

Jacob Coxey was ready for the worst.

Jacob Coxey en kötüsü için hazırdı.

The worst riot was in Chicago.

En kötü isyan Şikago'da idi.

You should prepare for the worst.

En kötüsü için hazırlanmalısın.

She is her own worst enemy.

O kendisinin en kötü düşmanıdır.

We are prepared for the worst.

Biz en kötüsü için hazırız.

It was exceptionally cold last summer, and the rice crop was the worst in 10 years.

Geçen yaz oldukça soğuktu, ve pirinç ekini on yıl içinde en kötüydü.

Are you prepared for the worst?

En kötüsü için hazır mısın?