Translation meaning & definition of the word "week" into Turkish language

noun

1. Any period of seven consecutive days

• "It rained for a week"

synonym:
• week
,
• hebdomad

1. Yedi ardışık gün herhangi bir süre

• "Bir hafta yağmur yağdı"

eşanlamlı:
• hafta
,
• hebdomad

2. Hours or days of work in a calendar week

• "They worked a 40-hour week"

synonym:
• workweek
,
• week

2. Bir takvim haftasında çalışma saatleri veya günleri

• "Haftada 40 saat çalıştılar"

eşanlamlı:
• haftalık çalışma saati
,
• hafta

3. A period of seven consecutive days starting on sunday

synonym:
• week
,
• calendar week

3. Pazar günü başlayan yedi ardışık gün bir süre

eşanlamlı:
• hafta

Examples of using

Tom hasn't taken a bath in week.

Tom hafta içinde banyo yapmadı.

Tom goes shopping at least once a week.

Tom en az haftada bir kez alışverişe gider.

Tom comes here twice a week.

Tom haftada iki kez buraya gelir.

Tom claimed that his gun was stolen the week before Mary was murdered.

Tom Mary öldürülmeden önceki hafta silahının çalındığını iddia etti.

Tom checks his blood pressure once a week.

Tom haftada bir kez kan basıncını kontrol eder.

Tom bakes bread about once a week.

Tom yaklaşık haftada bir kez ekmek pişirir.

You'll have to go to Boston to meet Tom next week.

Gelecek hafta Tom'la buluşmak için Boston'a gitmek zorunda kalacaksın.

You had a week to get this done.

Bunu yaptırmak için bir haftan vardı.

You had a week to finish this.

Bunu bitirmek için bir haftan vardı.

You had a week to do this.

Bunu yapmak için bir haftan vardı.

We've received thirteen complaints so far this week.

Bu hafta şimdiye kadar on üç şikayet aldık.

We're a week ahead of schedule.

Programın bir hafta ilerisindeyiz.

We'll probably go to Boston next week.

Muhtemelen gelecek hafta Boston'a gideceğiz.

We want you to go to Boston next week.

Gelecek hafta Boston'a gitmeni istiyoruz.

We should do this once a week.

Haftada bir kez bunu yapmalıyız.

My doctor told me that I should swim at least three times a week.

Doktorum bana haftada en az üç kere yüzmem gerektiğini söyledi.

Let's schedule a meeting sometime early next week.

Gelecek hafta erken bir zamanda bir toplantı planlayalım.

I've had a tough week.

Zor bir hafta geçirdim.

I'm pretty sure Tom and Mary are having a party next week.

Tom ve Mary'nin gelecek hafta bir parti vereceklerinden oldukça eminim.

I spent a week in the hospital.

Hastanede bir hafta geçirdim.