Lingvanex Tranalator

Translator for


translation app

Lingvanex - your universal translation app

Translator for

Download For Free

Translation meaning & definition of the word "weak" into Turkish language

Türk diline "zayıf" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı

EnglishTurkish

Weak

[Zayıf]
/wik/

adjective

1. Wanting in physical strength

  • "A weak pillar"
    synonym:
  • weak

1. Fiziksel güçte istemek

  • "Zayıf bir sütun"
    eşanlamlı:
  • zayıf

2. Overly diluted

  • Thin and insipid
  • "Washy coffee"
  • "Watery milk"
  • "Weak tea"
    synonym:
  • watery
  • ,
  • washy
  • ,
  • weak

2. Aşırı seyreltilmiş

  • Zayıf ve tatsız
  • "Yıkanmış kahve"
  • "Sulu süt"
  • "Zayıf çay"
    eşanlamlı:
  • sulu
  • ,
  • zayıf

3. (used of vowels or syllables) pronounced with little or no stress

  • "A syllable that ends in a short vowel is a light syllable"
  • "A weak stress on the second syllable"
    synonym:
  • unaccented
  • ,
  • light
  • ,
  • weak

3. (sesli harfler veya hecelerin kullanılması) çok az veya hiç stres olmadan telaffuz edilir

  • "Kısa bir sesli harfle biten bir hece, hafif bir hecedir"
  • "İkinci hecede zayıf bir stres"
    eşanlamlı:
  • vurgusuz
  • ,
  • ışık
  • ,
  • zayıf

4. Wanting in moral strength, courage, or will

  • Having the attributes of man as opposed to e.g. divine beings
  • "I'm only a fallible human"
  • "Frail humanity"
    synonym:
  • fallible
  • ,
  • frail
  • ,
  • imperfect
  • ,
  • weak

4. Ahlaki güç, cesaret veya irade içinde istemek

  • Tanrısal varlıkların aksine insanın niteliklerine sahip olmak örn
  • "Ben sadece yanılabilir bir insanım"
  • "Korkunç insanlık"
    eşanlamlı:
  • yanılabilir
  • ,
  • zayıf
  • ,
  • kusurlu

5. Tending downward in price

  • "A weak market for oil stocks"
    synonym:
  • weak

5. Fiyatta aşağı doğru eğilmek

  • "Petrol stokları için zayıf bir pazar"
    eşanlamlı:
  • zayıf

6. Deficient or lacking in some skill

  • "He's weak in spelling"
    synonym:
  • weak

6. Eksik veya bazı becerilerde eksik

  • "Yazımda zayıf"
    eşanlamlı:
  • zayıf

7. Lacking bodily or muscular strength or vitality

  • "A feeble old woman"
  • "Her body looked sapless"
    synonym:
  • decrepit
  • ,
  • debile
  • ,
  • feeble
  • ,
  • infirm
  • ,
  • rickety
  • ,
  • sapless
  • ,
  • weak
  • ,
  • weakly

7. Bedensel veya kas gücü veya canlılığı eksik

  • "Zayıf yaşlı bir kadın"
  • "Bedeni özsüz görünüyordu"
    eşanlamlı:
  • çökmüş
  • ,
  • bozmak
  • ,
  • zayıf
  • ,
  • güçsüz
  • ,
  • cılız
  • ,
  • özsüz
  • ,
  • zayıf bir şekilde

8. (used of verbs) having standard (or regular) inflection

    synonym:
  • weak

8. (fiiller kullanılır) standart (veya düzenli) bükülmeye sahip

    eşanlamlı:
  • zayıf

9. Not having authority, political strength, or governing power

  • "A weak president"
    synonym:
  • weak

9. Otoriteye, politik güce veya yönetim gücüne sahip olmamak

  • "Zayıf bir başkan"
    eşanlamlı:
  • zayıf

10. Deficient in magnitude

  • Barely perceptible
  • Lacking clarity or brightness or loudness etc
  • "A faint outline"
  • "The wan sun cast faint shadows"
  • "The faint light of a distant candle"
  • "Weak colors"
  • "A faint hissing sound"
  • "A faint aroma"
  • "A weak pulse"
    synonym:
  • faint
  • ,
  • weak

10. Büyüklük eksikliği olan

  • Zar zor algılanabilir
  • Netlik veya parlaklık veya ses yüksekliği vb
  • "Kusursuz bir taslak"
  • "Olan güneş soluk gölgeler bıraktı"
  • "Uzaktaki bir mumun sönük ışığı"
  • "Zayıf renkler"
  • "Kusurlu bir tıslama sesi"
  • "Küçük bir aroma"
  • "Zayıf nabız" derken"
    eşanlamlı:
  • sönük
  • ,
  • zayıf

11. Likely to fail under stress or pressure

  • "The weak link in the chain"
    synonym:
  • weak

11. Stres veya baskı altında başarısız olabilir

  • "Zincirdeki zayıf halka"
    eşanlamlı:
  • zayıf

12. Deficient in intelligence or mental power

  • "A weak mind"
    synonym:
  • weak

12. Zeka veya zihinsel güç eksikliği

  • "Zayıf bir zihin"
    eşanlamlı:
  • zayıf

Examples of using

Tom is very weak.
Tom çok güçsüz.
Tom is extremely weak.
Tom son derece cılız.
I was weak.
Cılızdım.