Translation meaning & definition of the word "weak" into Turkish language
Türk diline "zayıf" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Weak
[Zayıf]adjective
1. Wanting in physical strength
- "A weak pillar"
- synonym:
- weak
1. Fiziksel güçte istemek
- "Zayıf bir sütun"
- eşanlamlı:
- zayıf
2. Overly diluted
- Thin and insipid
- "Washy coffee"
- "Watery milk"
- "Weak tea"
- synonym:
- watery ,
- washy ,
- weak
2. Aşırı seyreltilmiş
- Zayıf ve tatsız
- "Yıkanmış kahve"
- "Sulu süt"
- "Zayıf çay"
- eşanlamlı:
- sulu ,
- zayıf
3. (used of vowels or syllables) pronounced with little or no stress
- "A syllable that ends in a short vowel is a light syllable"
- "A weak stress on the second syllable"
- synonym:
- unaccented ,
- light ,
- weak
3. (sesli harfler veya hecelerin kullanılması) çok az veya hiç stres olmadan telaffuz edilir
- "Kısa bir sesli harfle biten bir hece, hafif bir hecedir"
- "İkinci hecede zayıf bir stres"
- eşanlamlı:
- vurgusuz ,
- ışık ,
- zayıf
4. Wanting in moral strength, courage, or will
- Having the attributes of man as opposed to e.g. divine beings
- "I'm only a fallible human"
- "Frail humanity"
- synonym:
- fallible ,
- frail ,
- imperfect ,
- weak
4. Ahlaki güç, cesaret veya irade içinde istemek
- Tanrısal varlıkların aksine insanın niteliklerine sahip olmak örn
- "Ben sadece yanılabilir bir insanım"
- "Korkunç insanlık"
- eşanlamlı:
- yanılabilir ,
- zayıf ,
- kusurlu
5. Tending downward in price
- "A weak market for oil stocks"
- synonym:
- weak
5. Fiyatta aşağı doğru eğilmek
- "Petrol stokları için zayıf bir pazar"
- eşanlamlı:
- zayıf
6. Deficient or lacking in some skill
- "He's weak in spelling"
- synonym:
- weak
6. Eksik veya bazı becerilerde eksik
- "Yazımda zayıf"
- eşanlamlı:
- zayıf
7. Lacking bodily or muscular strength or vitality
- "A feeble old woman"
- "Her body looked sapless"
- synonym:
- decrepit ,
- debile ,
- feeble ,
- infirm ,
- rickety ,
- sapless ,
- weak ,
- weakly
7. Bedensel veya kas gücü veya canlılığı eksik
- "Zayıf yaşlı bir kadın"
- "Bedeni özsüz görünüyordu"
- eşanlamlı:
- çökmüş ,
- bozmak ,
- zayıf ,
- güçsüz ,
- cılız ,
- özsüz ,
- zayıf bir şekilde
8. (used of verbs) having standard (or regular) inflection
- synonym:
- weak
8. (fiiller kullanılır) standart (veya düzenli) bükülmeye sahip
- eşanlamlı:
- zayıf
9. Not having authority, political strength, or governing power
- "A weak president"
- synonym:
- weak
9. Otoriteye, politik güce veya yönetim gücüne sahip olmamak
- "Zayıf bir başkan"
- eşanlamlı:
- zayıf
10. Deficient in magnitude
- Barely perceptible
- Lacking clarity or brightness or loudness etc
- "A faint outline"
- "The wan sun cast faint shadows"
- "The faint light of a distant candle"
- "Weak colors"
- "A faint hissing sound"
- "A faint aroma"
- "A weak pulse"
- synonym:
- faint ,
- weak
10. Büyüklük eksikliği olan
- Zar zor algılanabilir
- Netlik veya parlaklık veya ses yüksekliği vb
- "Kusursuz bir taslak"
- "Olan güneş soluk gölgeler bıraktı"
- "Uzaktaki bir mumun sönük ışığı"
- "Zayıf renkler"
- "Kusurlu bir tıslama sesi"
- "Küçük bir aroma"
- "Zayıf nabız" derken"
- eşanlamlı:
- sönük ,
- zayıf
11. Likely to fail under stress or pressure
- "The weak link in the chain"
- synonym:
- weak
11. Stres veya baskı altında başarısız olabilir
- "Zincirdeki zayıf halka"
- eşanlamlı:
- zayıf
12. Deficient in intelligence or mental power
- "A weak mind"
- synonym:
- weak
12. Zeka veya zihinsel güç eksikliği
- "Zayıf bir zihin"
- eşanlamlı:
- zayıf