Examples of using
You're like Tom in many ways.
Birçok yönden Tom gibisin.
Let's split the bill three ways.
Hesabı üçe bölelim.
How many different ways do you know how to cook an egg?
Bir yumurtayı pişirmenin kaç farklı yolunu biliyorsun?
How many different ways do you know how to cook eggs?
Yumurtayı kaç farklı yolla pişirmeyi biliyorsun?
I have not failed. I've just found 10,000 ways that won't work.
Hata yapmadım. Sadece 10.000 çalışmayan yol buldum.
Tom gave Mary advice on effective ways to study French.
Tom Mary'ye Fransızca öğrenmenin etkili yollarıyla ilgili tavsiye verdi.
Prehistoric figurines have been interpreted in many different ways.
Tarih öncesi heykelcilik çok farklı şekillerde yorumlanmış.
In some ways education is like a disease: you have to get over it.
Bazı açılardan, eğitim bir hastalık gibidir: Onun üstesinden gelmelisin.
It goes both ways.
O her iki yönde gider.
In some ways, I envy him; he knows exactly what he wants and he's not afraid to take it.
Bir yandan da ona imreniyorum; tam olarak ne istediğini biliyor ve onu elde etmekten çekinmiyor.
Tom thought of the many ways he could kill Mary.
Tom Mary'yi öldürebilmenin birçok yolunu düşündü.
The disease spread in several ways.
Hastalık çeşitli şekillerde yayıldı.
They wanted to try new ways of living.
Onlar yaşam için yeni yollar denemek istediler.
Three generations see things three ways.
Üç kuşak şeyleri üç şekilde görür.
Hackers find new ways of infiltrating private or public networks.
Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.
You can't have it both ways.
Her iki şeyi bir arada yapamazsın.
She was similar to me in many ways.
Birçok yönden bana benzerdi.
You can get to her house in a variety of different ways.
Çeşitli farklı yollardan onun evine gidebilirsin.
They went their separate ways.
Onlar kendi yollarına gittiler.
He took a taxi both ways.
Gidiş-dönüş için taksi tuttu.