Translation meaning & definition of the word "water" into Turkish language
Türk diline "su" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Water
[Su]noun
1. Binary compound that occurs at room temperature as a clear colorless odorless tasteless liquid
- Freezes into ice below 0 degrees centigrade and boils above 100 degrees centigrade
- Widely used as a solvent
- synonym:
- water ,
- H2O
1. Oda sıcaklığında berrak renksiz kokusuz tatsız bir sıvı olarak ortaya çıkan ikili bileşik
- 0 santigrat derecenin altındaki buzlara donar ve 100 santigrat derecenin üzerinde kaynar
- Çözücü olarak yaygın olarak kullanılır
- eşanlamlı:
- su ,
- H2O
2. The part of the earth's surface covered with water (such as a river or lake or ocean)
- "They invaded our territorial waters"
- "They were sitting by the water's edge"
- synonym:
- body of water ,
- water
2. Dünya yüzeyinin su ile kaplı kısmı (bir nehir veya göl veya okyanus gibi)
- "Karasularımızı işgal ettiler"
- "Su kenarında oturuyorlardı"
- eşanlamlı:
- su kütlesi ,
- su
3. Once thought to be one of four elements composing the universe (empedocles)
- synonym:
- water
3. Bir zamanlar evreni oluşturan dört elementten biri olduğu düşünülüyor (empedokles)
- eşanlamlı:
- su
4. A facility that provides a source of water
- "The town debated the purification of the water supply"
- "First you have to cut off the water"
- synonym:
- water system ,
- water supply ,
- water
4. Su kaynağı sağlayan bir tesis
- "Kasaba su kaynağının arıtılmasını tartıştı"
- "Önce suyu kesmelisin"
- eşanlamlı:
- su sistemi ,
- su kaynağı ,
- su
5. Liquid excretory product
- "There was blood in his urine"
- "The child had to make water"
- synonym:
- urine ,
- piss ,
- pee ,
- piddle ,
- weewee ,
- water
5. Sıvı boşaltım ürünü
- "İdrarında kan vardı"
- "Çocuk su yapmak zorunda kaldı"
- eşanlamlı:
- idrar ,
- sidik ,
- oyalanmak ,
- çiş ,
- su
6. A liquid necessary for the life of most animals and plants
- "He asked for a drink of water"
- synonym:
- water
6. Çoğu hayvan ve bitkinin ömrü için gerekli bir sıvı
- "Bir bardak su istedi"
- eşanlamlı:
- su
verb
1. Supply with water, as with channels or ditches or streams
- "Water the fields"
- synonym:
- water ,
- irrigate
1. Kanallar veya hendekler veya akarsularda olduğu gibi su ile tedarik
- "Su tarlaları"
- eşanlamlı:
- su ,
- sulamak
2. Provide with water
- "We watered the buffalo"
- synonym:
- water
2. Su sağlamak
- "Bufaloyu suladık"
- eşanlamlı:
- su
3. Secrete or form water, as tears or saliva
- "My mouth watered at the prospect of a good dinner"
- "His eyes watered"
- synonym:
- water
3. Gözyaşları veya tükürük olarak su salgılar veya oluşturur
- "İyi bir akşam yemeği ihtimaline karşı ağzım sulandı"
- "Gözleri sulandı"
- eşanlamlı:
- su
4. Fill with tears
- "His eyes were watering"
- synonym:
- water
4. Gözyaşlarıyla doldurmak
- "Gözleri sulanıyordu"
- eşanlamlı:
- su