Translation meaning & definition of the word "wandering" into Turkish language
Türk diline "gezginlik" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Wandering
[Dolaşan]/wɑndərɪŋ/
noun
1. Travelling about without any clear destination
- "She followed him in his wanderings and looked after him"
- synonym:
- wandering ,
- roving ,
- vagabondage
1. Net bir varış noktası olmadan seyahat etmek
- "O onu gezintilerinde takip etti ve ona baktı"
- eşanlamlı:
- dolaşan ,
- uçan ,
- serserilik
adjective
1. Migratory
- "A restless mobile society"
- "The nomadic habits of the bedouins"
- "Believed the profession of a peregrine typist would have a happy future"
- "Wandering tribes"
- synonym:
- mobile ,
- nomadic ,
- peregrine ,
- roving ,
- wandering
1. Göçmen
- "Dinsiz bir mobil toplum"
- "Bedevilerin göçebe alışkanlıkları"
- "Bir peregrine daktilosunun mesleğinin mutlu bir geleceğe sahip olacağına inandım"
- "Arayan kabileler"
- eşanlamlı:
- mobil ,
- göçebe ,
- yabancı ,
- uçan ,
- dolaşan
2. Of a path e.g.
- "Meandering streams"
- "Rambling forest paths"
- "The river followed its wandering course"
- "A winding country road"
- synonym:
- meandering(a) ,
- rambling ,
- wandering(a) ,
- winding
2. Bir yolun örn.
- "Ölçümcü akarsular"
- "Orman yollarını karıştırmak"
- "Nehir, dolaşma rotasını takip etti"
- "Sarmal bir ülke yolu"
- eşanlamlı:
- kıvrımlı(a) ,
- başıboş ,
- gezinme(a) ,
- bobin
3. Having no fixed course
- "An erratic comet"
- "His life followed a wandering course"
- "A planetary vagabond"
- synonym:
- erratic ,
- planetary ,
- wandering
3. Sabit bir rotası olmaması
- "Düzensiz bir kuyruklu yıldız"
- "Hayatı bir gezinti rotası izledi"
- "Gezegensel bir serseri"
- eşanlamlı:
- düzensiz ,
- gezegensel ,
- dolaşan
Examples of using
He spent a few months wandering around Europe.
Avrupa'da dolaşarak birkaç ay geçirdi.
She was wandering in the woods.
O, ormanda dolaşıyordu.
He is wandering around in a trance.
Trans halinde dolaşıyor.