Translation meaning & definition of the word "wake" into Turkish language
Türk diline "uyan" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Wake
[Uyandırmak]/wek/
noun
1. The consequences of an event (especially a catastrophic event)
- "The aftermath of war"
- "In the wake of the accident no one knew how many had been injured"
- synonym:
- aftermath ,
- wake ,
- backwash
1. Bir olayın sonuçları (özellikle yıkıcı bir olay)
- "Savaş sonrası"
- "Kazanın ardından kimse kaç kişinin yaralandığını bilmiyordu"
- eşanlamlı:
- sonrasının ,
- uyandırmak ,
- ters yıkama
2. An island in the western pacific between guam and hawaii
- synonym:
- Wake Island ,
- Wake
2. Batı pasifik'te guam ve hawaii arasında bir ada
- eşanlamlı:
- Wake Adası ,
- Uyandırmak
3. The wave that spreads behind a boat as it moves forward
- "The motorboat's wake capsized the canoe"
- synonym:
- wake ,
- backwash
3. Bir teknenin arkasına doğru ilerlerken yayılan dalga
- "Motorbotun uyanışı kanoyu alabora etti"
- eşanlamlı:
- uyandırmak ,
- ters yıkama
4. A vigil held over a corpse the night before burial
- "There's no weeping at an irish wake"
- synonym:
- wake ,
- viewing
4. Gömülmeden önceki gece bir ceset üzerinde bir nöbet tutmuş
- "İrlanda uyanışında ağlamak yok"
- eşanlamlı:
- uyandırmak ,
- görüntüleme
verb
1. Be awake, be alert, be there
- synonym:
- wake
1. Uyanık ol, uyanık ol, orada ol
- eşanlamlı:
- uyandırmak
2. Stop sleeping
- "She woke up to the sound of the alarm clock"
- synonym:
- wake up ,
- awake ,
- arouse ,
- awaken ,
- wake ,
- come alive ,
- waken
2. Uyumayı kes
- "Çalar saatin sesine uyandı"
- eşanlamlı:
- uyanmak ,
- uyanık ,
- canlandırmak ,
- uyandırmak ,
- canlanmak
3. Arouse or excite feelings and passions
- "The ostentatious way of living of the rich ignites the hatred of the poor"
- "The refugees' fate stirred up compassion around the world"
- "Wake old feelings of hatred"
- synonym:
- inflame ,
- stir up ,
- wake ,
- ignite ,
- heat ,
- fire up
3. Duyguları ve tutkuları uyandırmak veya heyecanlandırmak
- "Zengin gösterişli yaşam tarzı, yoksulların nefretini ateşler"
- "Mültecilerin kaderi dünya çapında şefkat uyandırdı"
- "Eski nefret duygularını uyandır"
- eşanlamlı:
- tutuşmak ,
- uyandırmak ,
- ateşlemek ,
- ısı ,
- ateş etmek
4. Make aware of
- "His words woke us to terrible facts of the situation"
- synonym:
- wake
4. Haberdar etmek
- "Onun sözleri bizi durumun korkunç gerçeklerine uyandırdı"
- eşanlamlı:
- uyandırmak
5. Cause to become awake or conscious
- "He was roused by the drunken men in the street"
- "Please wake me at 6 am."
- synonym:
- awaken ,
- wake ,
- waken ,
- rouse ,
- wake up ,
- arouse
5. Uyanık ya da bilinçli olmak
- "Sokaktaki sarhoş adamlar tarafından tahrik edildi"
- "Lütfen beni sabah 6 da uyandır."
- eşanlamlı:
- uyandırmak ,
- uyanmak ,
- çalkalamak ,
- canlandırmak
Examples of using
It's time for you to wake up.
Uyanmanızın zamanı.
What time do you wake up?
Kaçta uyanırsınız?
What time do you wake up?
Kaçta uyanırsın?