Translation meaning & definition of the word "view" into Turkish language
Türk diline "görünüm" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
View
[Bakış]noun
1. A way of regarding situations or topics etc.
- "Consider what follows from the positivist view"
- synonym:
- position ,
- view ,
- perspective
1. Durumlar veya konular vb. ile ilgili bir yol.
- "Pozitivist bakış açısıyla takip edenleri düşünün"
- eşanlamlı:
- pozisyon ,
- görünüm ,
- perspektif
2. The visual percept of a region
- "The most desirable feature of the park are the beautiful views"
- synonym:
- view ,
- aspect ,
- prospect ,
- scene ,
- vista ,
- panorama
2. Bir bölgenin görsel algısı
- "Parkın en çok arzu edilen özelliği güzel manzaralarıdır"
- eşanlamlı:
- görünüm ,
- görünüş ,
- umut ,
- sahne ,
- manzara ,
- panorama
3. The act of looking or seeing or observing
- "He tried to get a better view of it"
- "His survey of the battlefield was limited"
- synonym:
- view ,
- survey ,
- sight
3. Bakma, görme veya gözlemleme eylemi
- "Bunu daha iyi görmeye çalıştı"
- "Savaş alanı araştırması sınırlıydı"
- eşanlamlı:
- görünüm ,
- anket ,
- görme
4. The range of the eye
- "They were soon out of view"
- synonym:
- view ,
- eyeshot
4. Göz aralığı
- "Yakında gözden kayboldular"
- eşanlamlı:
- görünüm ,
- parlak
5. A personal belief or judgment that is not founded on proof or certainty
- "My opinion differs from yours"
- "I am not of your persuasion"
- "What are your thoughts on haiti?"
- synonym:
- opinion ,
- sentiment ,
- persuasion ,
- view ,
- thought
5. Kanıt veya kesinlik üzerine kurulmamış kişisel bir inanç veya yargı
- "Benim görüşüm seninkinden farklı"
- "Ben senin ikna edicin değilim"
- "Haiti hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?"
- eşanlamlı:
- görüş ,
- duygu ,
- ikna ,
- görünüm ,
- düşünce
6. A message expressing a belief about something
- The expression of a belief that is held with confidence but not substantiated by positive knowledge or proof
- "His opinions appeared frequently on the editorial page"
- synonym:
- opinion ,
- view
6. Bir şey hakkında bir inancı ifade eden bir mesaj
- Güvenle tutulan ancak olumlu bilgi veya kanıtla kanıtlanmayan bir inancın ifadesi
- "Onun görüşleri sık sık editoryal sayfada ortaya çıktı"
- eşanlamlı:
- görüş ,
- görünüm
7. Purpose
- The phrase `with a view to' means `with the intention of' or `for the purpose of'
- "He took the computer with a view to pawning it"
- synonym:
- view
7. Amaç
- `with a view to ' ifadesi, `ma' ya da `ful for the maksadıyla `' anlamına gelir'
- "Bilgisayarı rehine vermek amacıyla aldı"
- eşanlamlı:
- görünüm
8. Graphic art consisting of the graphic or photographic representation of a visual percept
- "He painted scenes from everyday life"
- "Figure 2 shows photographic and schematic views of the equipment"
- synonym:
- scene ,
- view
8. Görsel bir algının grafik veya fotoğrafik temsilinden oluşan grafik sanatı
- "Günlük yaşamdan sahneler çizdi"
- "Şekil 2, ekipmanın fotoğrafik ve şematik görünümlerini gösterir"
- eşanlamlı:
- sahne ,
- görünüm
9. The range of interest or activity that can be anticipated
- "It is beyond the horizon of present knowledge"
- synonym:
- horizon ,
- view ,
- purview
9. Beklenebilecek ilgi alanı veya aktivite aralığı
- "Bugünkü bilgi ufkunun ötesindedir"
- eşanlamlı:
- ufuk ufku ,
- görünüm ,
- meal
10. Outward appearance
- "They look the same in outward view"
- synonym:
- view
10. Dış görünüş
- "Dış görünüşte aynı görünüyorlar"
- eşanlamlı:
- görünüm
verb
1. Deem to be
- "She views this quite differently from me"
- "I consider her to be shallow"
- "I don't see the situation quite as negatively as you do"
- synonym:
- see ,
- consider ,
- reckon ,
- view ,
- regard
1. Zannetmek
- "Bunu benden çok farklı görüyor"
- "Onu sığ biri olarak görüyorum"
- "Durumu senin kadar olumsuz görmüyorum"
- eşanlamlı:
- görmek ,
- düşünmek ,
- saymak ,
- görünüm ,
- dikkate almak
2. Look at carefully
- Study mentally
- "View a problem"
- synonym:
- view ,
- consider ,
- look at
2. Dikkatlice bakın
- Zihinsel olarak çalışmak
- "Bir sorun gör"
- eşanlamlı:
- görünüm ,
- düşünmek ,
- bakmak
3. See or watch
- "View a show on television"
- "This program will be seen all over the world"
- "View an exhibition"
- "Catch a show on broadway"
- "See a movie"
- synonym:
- watch ,
- view ,
- see ,
- catch ,
- take in
3. Görmek veya izlemek
- "Televizyonda bir şov izleyin"
- "Bu program tüm dünyada görülecektir"
- "Bir sergiye bakın"
- "Broadway'de bir gösteri yakalayın"
- "Bir film izle"
- eşanlamlı:
- seyretmek ,
- görünüm ,
- görmek ,
- yakalamak ,
- içeri almak