Translation meaning & definition of the word "veto" into Turkish language

noun

1. A vote that blocks a decision

synonym:
• veto

1. Bir kararı engelleyen bir oy

eşanlamlı:
• veto

2. The power or right to prohibit or reject a proposed or intended act (especially the power of a chief executive to reject a bill passed by the legislature)

synonym:
• veto

2. Önerilen veya amaçlanan bir eylemi yasaklama veya reddetme gücü veya hakkı (özellikle bir baş yöneticinin yasama organı tarafından kabul edilen bir tasarıyı reddetme yetkisi)

eşanlamlı:
• veto

verb

1. Vote against

• Refuse to endorse

• Refuse to assent

• "The president vetoed the bill"

synonym:
• veto
,
• blackball
,
• negative

1. Karşı oy kullanmak

• Onaylamayı reddetmek

• Onaylamayı reddetmek

• "Başkan tasarıyı veto etti"

eşanlamlı:
• veto
,
• siyah top
,
• negatif

2. Command against

• "I forbid you to call me late at night"

• "Mother vetoed the trip to the chocolate store"

• "Dad nixed our plans"

synonym:
• forbid
,
• prohibit
,
• interdict
,
• proscribe
,
• veto
,
• disallow
,
• nix

2. Başkasına karşı komuta etmek

• "Gece geç saatte beni aramanı yasaklıyorum"

• "Anne çikolata dükkanına olan geziyi veto etti"

• "Baba planlarımızı karıştırdı"

eşanlamlı:
• yasaklamak
,
• veto
,
• reddetmek
,
• hiç

Examples of using

On July tenth, the veto was announced.

On Temmuzda, veto açıklandı.

President Arthur vetoed the bill.

Başkan Arthur tasarıyı veto etti.

President Hayes vetoed the bill.

Başkan Hayes yasa tasarısını veto etti.

The bank vetoed my student loan application.

Banka öğrenci kredi talebimi veto etti.

Mary's parents vetoed her summer plans.

Mary'nin anne ve babası onun yaz planlarını veto etti.

The President vetoed the law after Congress passed it.

Kongreden geçtikten sonra, Cumhurbaşkanı kanunu veto etti.

The President vetoed the bill, but Congress overrode his veto.

Başkan yasa tasarısını veto etti fakat Kongre onun vetosunu geçersiz kıldı.