Translation meaning & definition of the word "usual" into Turkish language

adjective

1. Occurring or encountered or experienced or observed frequently or in accordance with regular practice or procedure

• "Grew the usual vegetables"

• "The usual summer heat"

• "Came at the usual time"

• "The child's usual bedtime"

synonym:
• usual

1. Sık sık veya düzenli uygulama veya prosedüre uygun olarak meydana gelen veya karşılaşılan veya deneyimlenen veya gözlemlenen

• "Her zamanki sebzeleri yetiştirdim"

• "Her zamanki yaz sıcağı"

• "Her zamanki zamanda geldi"

• "Çocuğun her zamanki yatma zamanı"

eşanlamlı:
• olağan

2. Commonly encountered

• "A common (or familiar) complaint"

• "The usual greeting"

synonym:
• common
,
• usual

2. Yaygın olarak karşılaşılan

• "Ortak (veya tanıdık) bir şikayet"

• "Her zamanki selamlama"

eşanlamlı:
• yaygın
,
• olağan

Examples of using

Tom arrived later than usual.

Tom her zamankinden daha geç geldi.

Tom arrived late as usual.

Tom her zamanki gibi geç geldi.

Tom arrived earlier than usual.

Tom her zamankinden daha erken geldi.

Tom arrived at his office later than usual.

Tom her zamankinden daha geç ofise geldi.

You seem weirder than usual.

Her zamankinden daha garip görünüyorsun.

You seem more busy than usual.

Her zamankinden daha meşgul görünüyorsun.

As usual, Tom was late.

Her zamanki gibi Tom geç kalmıştı.

As usual, Tom got up early in the morning and swam.

Her zamanki gibi, Tom sabah erken kalktı ve yüzdü.

Tom arrived home from work later than usual yesterday.

Tom dün işten eve her zamankinden daha geç geldi.

This morning I got up earlier than usual.

Bu sabah her zamankinden daha erken kalktım.

Tom parked in his usual spot.

Tom her zamanki yerine parketti.

Tom and Mary sat down to dinner at the usual time.

Tom ve Mary her zamanki saatinde yemeğe oturdular.

Tom arrived at school earlier than usual this morning.

Tom bu sabah her ​​zamankinden daha erken okula geldi.

Tom arrived earlier than usual yesterday.

Tom dün her zamankinden daha erken geldi.

Tom got up at 6:30 as usual.

Tom her zamanki gibi 6:30'da kalktı.

Tom is his usual self today.

Tom bugün her zamanki halinde.

When speaking to an international audience, it is perhaps best to speak English a little slower than usual.

Uluslararası bir seyirciyle konuşurken, her zamankinden biraz daha yavaş İngilizce konuşmak belki de en iyisidir.

Will you come to our usual game of poker next Friday?

Gelecek Cuma her zamanki poker oyunumuza gelecekmisin?

They're late, as usual.

Her zaman olduğu gibi geç kaldılar.

They're late, as usual.

Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.