Examples of using
Tom is unwilling to accept the fact that he needs help when translating.
Tom çeviri yaparken yardıma ihtiyacı olduğu gerçeğini kabul etmek istemiyor.
Tom seems to be unwilling to accept advice from native speakers who try to help him with his translations.
Tom ona çevirilerinde yardım etmek isteyen yerlilerden nasihat almak için isteksiz görünüyor.
Tom seems to be unwilling to accept defeat.
Tom yenilgiyi kabul etmek için isteksiz görünüyor.
Tom seems to be unwilling to accept our offer.
Tom önerimizi kabul etmek için isteksiz görünüyor.
Tom seems to be unwilling to accept the bribe we're offering him.
Tom ona teklif ettiğimiz rüşveti kabul etmek için isteksiz görünüyor.
Tom seems to be unwilling to acknowledge that Mary is a better swimmer than he is.
Tom Mary'nin ondan daha iyi bir yüzücü olduğunu onaylamak için isteksiz görünüyor.
Tom seems to be unwilling to be a suicide bomber.
Tom bir intihar eylemcisi olmak için isteksiz görünüyor.
Tom seems to be unwilling to believe that Mary was the one who stole his credit cards.
Tom onun kredi kartlarını çalanın Mary olduğuna inanmak için isteksiz görünüyor.
Tom seems to be unwilling to change.
Tom değiştirmek için isteksiz gibi görünüyor.
Tom seems to be unwilling to compromise.
Tom uzlaşmak için isteksiz görünüyor.
Tom seems to be unwilling to correct his mistakes.
Tom hatalarını düzeltmeye isteksiz görünüyor.
Tom seems to be unwilling to even consider the possibility that he is wrong.
Tom hatalı olduğu ihtimalini düşünmeye bile isteksiz görünüyor.
Tom seems to be unwilling to go to the supermarket for his mother.
Tom annesi için supermarkete gitmeye isteksiz görünüyor.
Tom seems to be unwilling to listen to anything Mary says.
Tom Mary'nin söylediği herhangi bir şeyi dinlemek için isteksiz görünüyor.
Tom seems to be unwilling to listen to suggestions.
Tom teklifleri dinlemek için isteksiz görünüyor.
Tom seems to be unwilling to lower the price.
Tom fiyatı düşürmek için isteksiz görünüyor.
Tom seems to be unwilling to make a decision.
Tom karar vermek için isteksiz görünüyor.
Tom seems to be unwilling to tackle the problem.
Tom sorunla ilgilenmek için isteksiz görünüyor.
Tom seems to be unwilling to tell Mary what happened.
Tom ne olduğunu Mary'ye söylemek için isteksiz görünüyor.
Tom seems to be unwilling to testify against Mary.
Tom Mary'ye karşı tanıklık etmek için isteksiz gibi görünüyor.