That was unpleasant.
Bu tatsızdı.
You're unpleasant.
Nahoşsun.
Tom is unpleasant.
Tom nahoş.
This fruit has an unpleasant smell.
Bu meyvenin hoş olmayan bir kokusu var.
I know it's going to be unpleasant to talk about the accident.
Kaza hakkında konuşmanın tatsız olacağını biliyorum.
To make up for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than he should have.
Hastanedeki tatsız deneyimlerini telafi etmek için Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
To compensate for his unpleasant experiences in hospital, Tom drank a little more than was good for him.
Hastanedeki tatsız deneyimlerini telafi etmek için Tom onun için iyi olandan biraz daha fazla içti.
To compensate for his unpleasant experiences in hospital, Tom drank a little more than was good for him.
Hastanedeki tatsız deneyimlerini telafi etmek için Tom onun için iyi olandan biraz daha fazla içti.
We had an unpleasant experience there.
Orada tatsız bir deneyim yaşadık.
Mrs. Jones is often unpleasant to her husband's secretary over the phone.
Bayan Jones, telefonda kocasının sekreterine karşı genellikle nahoş davranır.
If you know that something unpleasant will happen, that you will go to the dentist for example, or to France, then that is not good.
Hoş olmayan bir şeyin olacağını, örneğin dişçiye ya da Fransa'ya gideceğinizi biliyorsanız, o zaman bu iyi değildir.
For free English to Turkish translation, utilize the Lingvanex translation apps.
We apply ultimate machine translation technology and artificial intelligence to offer a free Turkish-English online text translator.