Examples of using
It's just so unexpected.
Bu sadece çok beklenmedik.
This was unexpected.
Bu beklenmiyordu.
That was unexpected.
O beklenmiyordu.
Suddenly, something unexpected happened.
Aniden umulmadık bir şey meydana geldi.
Suddenly, something unexpected happened.
Birden beklenmedik bir şey oldu.
Insurance makes us remember that the world we live in isn't completely safe; we might fall ill, face danger or encounter the unexpected.
Sigorta bize içinde yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlatıyor; biz hastalanabiliriz ya da beklenmedik şeylerle karşılaşabiliriz.
I was happy for her unexpected visit.
Ben, onun beklenmedik ziyaretinden mutlu oldum.
For Tom, getting fired was an unexpected shock.
Tom için, kovulmak beklenmeyen bir şoktu.
We had no unexpected incidents during our trip.
Gezimiz sırasında beklenmedik olaylarımız olmadı.
The unexpected windfall has put my brother and his wife on easy street.
Beklenmeyen bir para erkek kardeşimin ve karısının maddi durumunu düzeltti.
We should provide for unexpected events.
Beklenmedik olayları öngörmeliyiz.
We met with an unexpected difficulty.
Beklenmedik bir zorlukla karşılaştık.
We had unexpected visitors.
Beklenmedik ziyaretçilerimiz vardı.
It is unexpected what breaks out.
Ne olacağını tahmin edemeyiz.
I will be able to see you tomorrow unless something unexpected turns up.
Beklenmedik bir şey olmazsa seni yarın görebileceğim.
That is rather unexpected.
O, oldukça beklenmeyen bir durumdur.