Translation meaning & definition of the word "typical" into Turkish language

adjective

1. Exhibiting the qualities or characteristics that identify a group or kind or category

• "A typical american girl"

• "A typical suburban community"

• "The typical car owner drives 10,000 miles a year"

• "A painting typical of the impressionist school"

• "A typical romantic poem"

• "A typical case of arteritis"

synonym:
• typical

1. Bir grubu veya türü veya kategoriyi tanımlayan nitelikleri veya özellikleri sergilemek

• "Tipik bir amerikalı kız"

• "Tipik bir banliyö topluluğu"

• "Tipik araba sahibi yılda 10.000 mil sürüyor"

• "Izlenimci okula özgü bir tablo"

• "Tipik romantik bir şiir"

• "Tipik bir arterit vakası"

eşanlamlı:
• tipik

2. Of a feature that helps to distinguish a person or thing

• "Jerusalem has a distinctive middle east flavor"- curtis wilkie

• "That is typical of you!"

synonym:
• distinctive
,
• typical

2. Bir kişiyi veya şeyi ayırt etmeye yardımcı olan bir özellik

• "Kudüs'ün kendine özgü bir orta doğu lezzeti var" - curtis wilkie

• "Bu senin için tipik bir şey!"

eşanlamlı:
• belirgin
,
• tipik

3. Conforming to a type

• "The typical (or normal) american"

• "Typical teenage behavior"

synonym:
• typical

3. Bir türe uygun

• "Tipik (veya normal) amerikalı"

• "Tipik genç davranış"

eşanlamlı:
• tipik

Examples of using

It's so typical.

Çok tipik.

Like a typical vertebrate the human has two pairs of limbs.

Tipik bir omurgalı gibi insan iki çift uzuva sahiptir.

My mental faculties remained in suspended animation while I obeyed the orders of the higher-ups. This is typical with everyone in the military.

Yüksek düzeydekilerin emirlerine itaat ederken zihinsel gücüm askıya alınmış canlandırmada kaldı. Bu, orduda herkeste karakteristiktir.

She's your typical workaholic.

O tipik bir işkolik.

He's your typical workaholic.

O tipik bir işkolik.

Tom is a typical Canadian.

Tom tipik bir Kanadalı.

He's a typical Japanese man.

O tipik bir Japon insanı.

You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary.

Sözcükleri arayabilir, çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.

There's a lot of noise in a typical city.

Tipik bir şehirde çok gürültü vardır.

He is a typical Japanese.

O tipik bir Japon.

He lived in a typical Japanese-style house.

O, tipik bir Japon sitili evde yaşadı.

He seems to be a typical American boy.

Tipik bir Amerikalı genç gibi görünüyor.

What is a typical British dinner?

Tipik bir İngiliz akşam yemeği nedir?

The idea is typical of him.

Fikir ona özgüdür.

It is a typical Gothic church.

O, tipik bir Gotik Kilisesidir.