Translation meaning & definition of the word "two" into Turkish language

noun

1. The cardinal number that is the sum of one and one or a numeral representing this number

synonym:
• two
,
• 2
,
• II
,
• deuce

1. Bu sayıyı temsil eden bir ve bir veya bir sayının toplamı olan kardinal sayı

eşanlamlı:
• iki
,
• 2
,
• II
,
• ikili

2. One of the four playing cards in a deck that have two spots

synonym:
• deuce
,
• two

2. Bir destedeki iki noktaya sahip dört oyun kartından biri

eşanlamlı:
• ikili
,
• iki

adjective

1. Being one more than one

• "He received two messages"

synonym:
• two
,
• 2
,
• ii

1. Birden fazla olmak

• "İki mesaj aldı"

eşanlamlı:
• iki
,
• 2
,
• ii

Examples of using

Tom gave Mary two thumbs up.

Tom Mary'ye iki onay işareti verdi.

You two should get married.

Siz ikiniz evlenmelisiniz.

You two should be ashamed of yourselves.

Siz ikiniz kendinizden utanmalısınız.

You two are very cute together.

Siz ikiniz birlikte çok sevimlisiniz.

What're you two doing?

Siz ikiniz ne yapıyorsunuz?

What did you two get into a fight about?

Siz ikiniz az önce ne hakkında bir kavgaya karıştınız?

I'm glad the two of you could come to our party.

Siz ikinizin partimize gelebildiğine sevindim.

I'm glad the two of you aren't fighting anymore.

Siz ikinizin artık dövüşmediğine sevindim.

I'm glad the two of you are in agreement.

Siz ikinizin hemfikir olduğuna memnun oldum.

I'm glad the two of you are getting along with each other.

Siz ikinizin birbirinizle iyi geçindiğinize memnun oldum.

I'm glad the two of you agree with each other.

Siz ikinizin birbirinizle aynı fikirde olduğunuza memnun oldum.

I didn't know you two were friends.

İkinizin arkadaş olduğunuzu bilmiyordum.

Elephants usually only sleep two or three hours a day.

Filler genellikle günde sadece iki ya da üç saat uyurlar.

Tom took two wine glasses out of the cabinet.

Tom dolaptan iki şarap bardağı çıkardı.

Tom returned from the kitchen with two mugs of coffee and sat down next to Mary.

Tom iki kupa kahveyle mutfaktan döndü ve Mary'nin yanına oturdu.

Tom put two sugar cubes in his tea.

Tom çayına iki küp şeker koydu.

Tom poured three glasses of wine, two for his guests and one for himself.

Tom üç bardak şarap koydu, ikisi misafirleri için ve biri kendisi için.

We have two sons.

İki oğlumuz var.

Didn't you know that she passed away about two years ago?

Onun yaklaşık iki yıl önce vefat ettiğini bilmiyor muydunuz?

Didn't you know that she passed away about two years ago?

Onun yaklaşık iki yıl önce vefat ettiğini bilmiyor muydun?