Examples of using
I love traveling.
Seyahat etmeyi seviyorum.
Tom wasn't traveling.
Tom seyahat etmiyordu.
He doesn't like traveling by plane.
Uçakla seyahat etmeyi sevmez.
She is traveling now.
O şimdi seyahat ediyor.
I like traveling by train.
Ben trenle seyahat etmeyi seviyorum.
I don't like traveling all that much.
Seyahat etmeyi o kadar çok sevmiyorum.
He really likes traveling a lot.
O, seyahat etmeyi gerçekten çok sever.
Tom likes traveling.
Tom seyahat etmeyi sever.
Tom doesn't like traveling by air.
Tom hava yoluyla seyahat etmekten hoşlanmaz.
Tom makes a living as a traveling salesman.
Tom bir seyyar satıcı olarak geçimini sağlıyor.
Tom tries to avoid traveling by air.
Tom hava yoluyla seyahat etmekten kaçınmaya çalışır.
If I could only speak English half as well as you can, I wouldn't be worried about traveling around the world.
Senin konuşabildiğinin yarısı kadar iyi İngilizce konuşabilsem, tüm dünyayı seyahat etme hakkında endişeli olmam.
I don't enjoy traveling in large groups.
Büyük guruplarda seyahat etmeyi sevmiyorum.
After I graduated from college, I spent two years traveling around the world.
Üniversiteden mezun olduktan sonra, dünyayı gezerek iki yıl geçirdim.
Some people think the president spends too much time traveling.
Bazı insanlar cumhurbaşkanının seyahat ederek çok fazla zaman harcadığını düşünüyor.
She was unable to completely give up her dream of traveling abroad.
O, yurt dışına seyahat etme hayalinden tamamen vazgeçemedi.
Bill's father was a traveling salesman.
Bill'in babası bir seyyar satıcıydı.
