Translation meaning & definition of the word "travel" into Turkish language

noun

1. The act of going from one place to another

• "He enjoyed selling but he hated the travel"

synonym:
• travel
,
• traveling
,
• travelling

1. Bir yerden diğerine gitme eylemi

• "Satmaktan zevk alıyordu ama seyahatten nefret ediyordu"

eşanlamlı:
• seyahat

2. A movement through space that changes the location of something

synonym:
• change of location
,
• travel

2. Uzayda bir şeyin yerini değiştiren bir hareket

eşanlamlı:
• yer değişikliği
,
• seyahat

3. Self-propelled movement

synonym:
• locomotion
,
• travel

3. Kendinden tahrikli hareket

eşanlamlı:
• hareket
,
• seyahat

verb

1. Change location

• Move, travel, or proceed, also metaphorically

• "How fast does your new car go?"

• "We travelled from rome to naples by bus"

• "The policemen went from door to door looking for the suspect"

• "The soldiers moved towards the city in an attempt to take it before night fell"

• "News travelled fast"

synonym:
• travel
,
• go
,
• move
,
• locomote

1. Konumu değiştir

• Mecazi olarak da hareket edin, seyahat edin veya devam edin

• "Yeni araban ne kadar hızlı gidiyor?"

• "Otobüsle roma'dan napoli'ye seyahat ettik"

• "Polisler şüpheliyi aramak için kapı kapı dolaştı"

• "Askerler, gece düşmeden önce almak amacıyla şehre doğru hareket etti"

• "Haberler hızlı seyahat etti"

eşanlamlı:
• seyahat
,
• gitmek
,
• hareket etmek
,
• lokomotif

2. Undertake a journey or trip

synonym:
• travel
,
• journey

2. Bir yolculuğa veya yolculuğa çıkın

eşanlamlı:
• seyahat
,
• yolculuk

3. Make a trip for pleasure

synonym:
• travel
,
• trip
,
• jaunt

3. Zevk için bir gezi yapın

eşanlamlı:
• seyahat
,
• yolculuk
,
• gezinti

4. Travel upon or across

• "Travel the oceans"

synonym:
• travel
,
• journey

4. Seyahat et veya karşıya geç

• "Okyanuslar seyahat"

eşanlamlı:
• seyahat
,
• yolculuk

5. Undergo transportation as in a vehicle

• "We travelled north on rte. 508"

synonym:
• travel

5. Bir araçta olduğu gibi taşımacılığa uğrayın

• "Rte'de kuzeye seyahat ettik. 508" demek"

eşanlamlı:
• seyahat

6. Travel from place to place, as for the purpose of finding work, preaching, or acting as a judge

synonym:
• travel
,
• move around

6. İş bulmak, vaaz vermek veya yargıç olarak hareket etmek amacıyla olduğu gibi bir yerden bir yere seyahat edin

eşanlamlı:
• seyahat
,
• dolaşmak

Examples of using

Tom has no intention of letting his son travel by himself.

Tom'un oğlunun tek başına seyahat etmesine izin vermeye niyeti yok.

I know you like to travel, Tom.

Seyahat etmeyi sevdiğini biliyorum, Tom.

Nothing can travel faster than the speed of light in a vacuum.

Hiçbir şey vakum içindeki ışık hızından daha hızlı seyahat edemez.

I love to travel around the world.

Dünyayı dolaşmayı çok seviyorum.

I know Tom likes to travel.

Tom'un seyahat etmeyi sevdiğini biliyorum.

Did Tom travel last year?

Tom geçen yıl seyahat etti mi?

Did Tom travel last year?

Geçen yıl Tom seyahat etti mi?

Time travel is possible.

Zamanda yolculuk mümkündür.

I travel light.

Az bagajla seyahat ederim.

We travel light.

Az eşyayla seyahat ederiz.

Tom likes to travel alone.

Tom tek başına seyahat etmeyi sever.

Long ago, people used to travel on foot.

Uzun zaman önce insanlar yürüyerek seyahat ederlerdi.

Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.

Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.

"Do you like to travel?" "Yes."

“Seyahat etmeyi sever misin?” “Evet.”

I love to travel abroad.

Yurtdışına seyahat etmeyi severim.

What's the best way to travel?

Seyahat etmek için en iyi yol nedir?

It's a pity that you can't travel with us.

Ne yazık ki bizimle seyahat edemezsiniz.

The number of students who use their holidays to travel abroad is increasing.

Yurt dışına seyahat etmek tatillerini kullanan öğrencilerin sayısını artırıyor.

We're going to travel to Estonia at the end of next month.

Biz gelecek ayın sonunda Estonya'ya seyahat edeceğiz.

We're going to travel to Estonia next month.

Biz gelecek ay Estonya'ya seyahat edeceğiz.