Translation meaning & definition of the word "touching" into Turkish language

noun

1. The event of something coming in contact with the body

• "He longed for the touch of her hand"

• "The cooling touch of the night air"

synonym:
• touch
,
• touching

1. Vücutla temas eden bir şey olması

• "Elinin dokunuşuna özlem duyuyordu"

• "Gece havasının soğutma dokunuşu"

eşanlamlı:
• dokunmak
,
• dokunaklı

2. The act of putting two things together with no space between them

• "At his touch the room filled with lights"

synonym:
• touch
,
• touching

2. Aralarında boşluk olmayan iki şeyi bir araya getirme eylemi

• "Onun dokunuşunda ışıklarla dolu oda"

eşanlamlı:
• dokunmak
,
• dokunaklı

adjective

1. Arousing affect

• "The homecoming of the released hostages was an affecting scene"

• "Poignant grief cannot endure forever"

• "His gratitude was simple and touching"

synonym:
• affecting
,
• poignant
,
• touching

1. Uyandırıcı etki

• "Serbest bırakılan rehinelerin eve dönüşü etkileyici bir sahneydi"

• "Şiddetli keder sonsuza dek dayanamaz"

• "Şükran duygusu basit ve dokunaklıydı"

eşanlamlı:
• etkileyen
,
• keskin
,
• dokunaklı

Examples of using

That's very touching.

Bu çok dokunaklı.

Quit touching me.

Bana dokunmaktan vazgeçin.

You're touching me.

Bana dokunuyorsun.

Stop touching me.

Bana dokunmayı bırak.

Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful.

Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.

Blind people read by touching, using a system of raised dots called Braille.

Görme engelli insanlar Braille denilen kabartılmış noktalardan oluşan bir sistem kullanarak, dokunarak okurlar.

Let go of my arm! I can't stand people touching me.

Kolumu bırak! İnsanların bana dokunmasına katlanamıyorum.

When I was a kid, touching bugs didn't bother me a bit. Now I can hardly stand looking at pictures of them.

Ben bir çocukken, böceklere dokunmak beni bir parça rahatsız etmezdi. Şimdi neredeyse onların resimlerine bakmaya katlanamıyorum.

Your dress is touching the wet paint.

Elbiseniz ıslak boyaya dokunuyor.