Translation meaning & definition of the word "times" into Turkish language

noun

1. A more or less definite period of time now or previously present

• "It was a sign of the times"

synonym:
• times

1. Şu anda veya daha önce mevcut olan az ya da çok belirli bir süre

• "Zamanların bir işaretiydi"

eşanlamlı:
• zamanlar

2. An arithmetic operation that is the inverse of division

• The product of two numbers is computed

• "The multiplication of four by three gives twelve"

• "Four times three equals twelve"

synonym:
• multiplication
,
• times

2. Bölünmenin tersi olan bir aritmetik işlem

• İki sayının çarpımı hesaplanır

• "Dört ile üçün çarpımı oniki verir"

• "Dört kere üç on iki eder"

eşanlamlı:
• çoğaltma
,
• zamanlar

Examples of using

Tom mentioned that several times.

Tom bundan birkaç kez söz etti.

Tom honked the car's horn several times.

Tom arabanın kornasını birkaç kez çaldı.

Tom has attempted to escape at least three times.

Tom en az üç kez kaçmaya çalıştı.

Tom fired the pistol three times.

Tom tabancayı üç kez ateşledi.

Tom comes here three times a month.

Tom ayda üç kez buraya gelir.

Tom ate three times as much as Mary did.

Tom Mary'nin yediğinin üç katı kadar çok yedi.

Tom asked Mary three times to marry him before she said yes.

Mary evet demeden önce Tom onunla evlenmesini üç kez istedi.

You've probably done this many times before.

Sen muhtemelen bunu daha önce defalarca yaptın.

You'd be surprised if you knew how many times Tom has been here.

Tom'un burada kaç kez bulunduğunu bilsen şaşırırdın.

We've discussed this many times already.

Biz bunu zaten defalarca tartıştık.

We discussed it plenty of times.

Bunu defalarca tartıştık.

My doctor told me that I should swim at least three times a week.

Doktorum bana haftada en az üç kere yüzmem gerektiğini söyledi.

I've already explained this to you many times before.

Bunu sana daha önce zaten defalarca açıkladım.

Tom was stabbed thirty times.

Tom otuz kez bıçaklandı.

Tom stabbed Mary thirteen times.

Tom Mary'yi on üç defa bıçakladı.

How many times have you seen this?

Bunu kaç kez gördün?

How many times have you done that?

Bunu kaç kere yaptın?

How many times have I told you not to talk to Tom?

Tom'la konuşmamanı sana kaç kez söyledim.

How many times have I told you not to hang out with guys like Tom?

Tom gibi arkadaşlarla takılmamanızı size kaç kez söyledim.

How many times have I told you guys to stay out of my room?

Siz arkadaşlara odamın dışında kalmanızı kaç kez söyledim.