Translation meaning & definition of the word "tied" into Turkish language

adjective

1. Bound or secured closely

• "The guard was found trussed up with his arms and legs securely tied"

• "A trussed chicken"

synonym:
• trussed
,
• tied

1. Yakından bağlı veya güvenli

• "Koruyucu kolları ve bacakları sıkıca bağlanmış olarak bulundu"

• "Kavisli tavuk"

eşanlamlı:
• kafesli
,
• bağlı

2. Bound together by or as if by a strong rope

• Especially as by a bond of affection

• "People tied by blood or marriage"

synonym:
• tied

2. Güçlü bir iple ya da sanki birbirine bağlı

• Özellikle de bir sevgi bağı gibi

• "Kan veya evlilikle bağlanmış insanlar"

eşanlamlı:
• bağlı

3. Fastened with strings or cords

• "A neatly tied bundle"

synonym:
• tied
,
• fastened

3. Teller veya kablolarla tutturulmuş

• "Düzgün bağlanmış bir paket"

eşanlamlı:
• bağlı
,
• tutturulmuş

4. Closed with a lace

• "Snugly laced shoes"

synonym:
• laced
,
• tied

4. Dantel ile kapatılmış

• "Sıçıplak bağcıklı ayakkabılar"

eşanlamlı:
• bağcıklı
,
• bağlı

5. Of the score in a contest

• "The score is tied"

synonym:
• tied(p)
,
• even
,
• level(p)

5. Bir yarışmadaki puan

• "Skor bağlı" demek"

eşanlamlı:
• bağlı(p)
,
• bile
,
• seviye(p)

Examples of using

Tom tied the rope around his waist.

Tom ipi beline bağladı.

My hands are tied.

Ellerim bağlı.

Tom has been tied up all week.

Tom bütün hafta meşguldü.

Tom tied his dog to the tree.

Tom köpeğini ağaca bağladı.

Tom tied his boat to the dock.

Tom teknesini iskeleye bağladı.

Tom tied Mary to the chair.

Tom Mary'yi sandelyeye bağladı.

Tom's hands were tied behind his back.

Tom'un elleri arkasında bağlıydı.

Tom tied his dog to a tree.

Tom köpeğini bir ağaca bağladı.

Tom tied the canoe to the top of his car.

Tom kanoyu arabasının üstüne bağladı.

When I woke up, I found I had been tied up.

Uyandığımda, kendimi bağlanmış buldum.

She tied him up.

O ona bağlandı.

She tied him to the chair.

O onu sandalyeye bağladı.

Tom wrapped the package and tied it with strings.

Tom paketi sardı ve iplerle bağladı.

The mother tied a ribbon in her daughter's hair.

Anne, kızının saçına bir kurdele bağladı.

The strings are tied together.

İpler birlikte bağlandılar.

This is like fighting someone with one arm tied behind your back.

Bu, elinin biri arkanda bağlıyken biriyle dövüşmek gibidir.

They tied the thief to the tree.

Onlar hırsızı ağaca bağladılar.

I'm tied up at the office.

Ben ofiste meşgulüm.

I am tied up at the office.

Ofiste çok meşgulüm.

Mother tied up three pencils with a piece of string.

Anne, bir parça iple üç kurşun kalemi bağladı.