Translation meaning & definition of the word "thrown" into Turkish language

adjective

1. Caused to fall to the ground

• "The thrown rider got back on his horse"

• "A thrown wrestler"

• "A ball player thrown for a loss"

synonym:
• thrown

1. Yere düşmesine neden oldu

• "Atılmış binici atına geri döndü"

• "Atılmış bir güreşçi"

• "Kayıp için atılan bir top oyuncusu"

eşanlamlı:
• atılmış

2. Twisted together

• As of filaments spun into a thread

• "Thrown silk is raw silk that has been twisted and doubled into yarn"

synonym:
• thrown
,
• thrown and twisted

2. Birbirine çarpmış

• Filamentler olarak bir ipliğe dönüşmüştür

• "Thrown ipek, bükülmüş ve ipliğe iki katına çıkarılmış ham ipektir"

eşanlamlı:
• atılmış
,
• atılmış ve bükülmüş

Examples of using

After their fins have been removed, the sharks are thrown back alive into the ocean.

Onların süzgeçleri kesildikten sonra köpek balıkları okyanusa canlı bir şekilde geri atıldı.

History books write that after the Mongol invasion of Baghdad, many books were thrown into the Tigris River and therefore the colour of the river turned blue with the ink of books.

Tarih kitapları Moğolların Bağdat'ı işgalinden sonra birçok kitabın Dicle Nehri'ne atıldığını ve bu yüzden nehrin renginin kitapların mürekkebiyle maviye döndüğünü yazıyor.

Last century they would have just thrown someone like Tom into a lunatic asylum.

Geçen yüzyılda onlar Tom gibi birini tımarhaneye atacaklardı.

Tom was thrown off the bus.

Tom otobüsten atıldı.

I was thrown off guard.

Ben gafil avlandım.

He got thrown out of the house.

O, evden dışarı atıldı.

This is still too good to be thrown away.

Bu hâlâ atılamayacak kadar çok iyi durumda.

It is a shameful fact that, while there are lands where people suffer from hunger, within Japan there are many households and restaurants where much food is thrown away.

İnsanların açlık çektiği yerler varken, Japonya'da birçok yiyeceğin atıldığı bir sürü meskenlerin ve restoranların olması yüz kızartıcı bir gerçektir.