Translation meaning & definition of the word "thick" into Turkish language
Türk diline "kalın" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Thick
[Kalın]noun
1. The location of something surrounded by other things
- "In the midst of the crowd"
- synonym:
- midst ,
- thick
1. Başka şeylerle çevrili bir şeyin yeri
- "Kalabalığın ortasında"
- eşanlamlı:
- ortasında ,
- kalın
adjective
1. Not thin
- Of a specific thickness or of relatively great extent from one surface to the opposite usually in the smallest of the three solid dimensions
- "An inch thick"
- "A thick board"
- "A thick sandwich"
- "Spread a thick layer of butter"
- "Thick coating of dust"
- "Thick warm blankets"
- synonym:
- thick
1. Zayıf değil
- Belirli bir kalınlıkta veya bir yüzeyden diğerine nispeten büyük ölçüde, genellikle üç katı boyutun en küçüğünde
- "Bir inç kalınlığında"
- "Kalın bir tahta"
- "Kalın bir sandviç"
- "Kalın bir tereyağı tabakası dökün"
- "Kalın toz kaplaması"
- "Sıcak sıcak battaniyeler"
- eşanlamlı:
- kalın
2. Having component parts closely crowded together
- "A compact shopping center"
- "A dense population"
- "Thick crowds"
- "A thick forest"
- "Thick hair"
- synonym:
- thick
2. Bileşen parçalarının birbirine yakın bir şekilde kalabalık olması
- "Kompleks bir alışveriş merkezi"
- "Yoğun bir nüfus"
- "Kalın kalabalık"
- "Kalın bir orman"
- "Kalın saç"
- eşanlamlı:
- kalın
3. Relatively dense in consistency
- "Thick cream"
- "Thick soup"
- "Thick smoke"
- "Thick fog"
- synonym:
- thick
3. Tutarlılıkta nispeten yoğundur
- "Kalın krem"
- "Kalın çorba"
- "Kalın duman"
- "Kalın sis"
- eşanlamlı:
- kalın
4. Spoken as if with a thick tongue
- "The thick speech of a drunkard"
- "His words were slurred"
- synonym:
- slurred ,
- thick
4. Kalın bir dille konuşmuş gibi
- "Bir ayyaşın kalın konuşması"
- "Sözleri çarpıtıldı"
- eşanlamlı:
- bulanık ,
- kalın
5. Having a short and solid form or stature
- "A wrestler of compact build"
- "He was tall and heavyset"
- "Stocky legs"
- "A thickset young man"
- synonym:
- compact ,
- heavyset ,
- stocky ,
- thick ,
- thickset
5. Kısa ve sağlam bir forma veya boyluğa sahip olmak
- "Compact build güreşçisi"
- "Uzun boylu ve ağırdı"
- "Sıkı bacaklar"
- "Kalın bir genç adam"
- eşanlamlı:
- kompakt ,
- tıknaz ,
- kalın
6. Hard to pass through because of dense growth
- "Dense vegetation"
- "Thick woods"
- synonym:
- dense ,
- thick
6. Yoğun büyüme nedeniyle geçmek zor
- "Yoğun bitki örtüsü"
- "Kalın orman"
- eşanlamlı:
- yoğun ,
- kalın
7. (of darkness) very intense
- "Thick night"
- "Thick darkness"
- "A face in deep shadow"
- "Deep night"
- synonym:
- thick ,
- deep
7. (karanlığın) çok yoğun
- "Kalın gece"
- "Kalın karanlık"
- "Derin gölgede bir yüz"
- "Derin gece"
- eşanlamlı:
- kalın ,
- derin
8. (used informally) associated on close terms
- "A close friend"
- "The bartender was chummy with the regular customers"
- "The two were thick as thieves for months"
- synonym:
- chummy ,
- buddy-buddy ,
- thick(p)
8. (resmi olarak kullanılır) yakın terimlerle ilişkilendirilir
- "Yakın bir arkadaş"
- "Barmen düzenli müşterilerle doluydu"
- "Ikisi de aylardır hırsızlar kadar kalındı"
- eşanlamlı:
- canciğer ,
- kafadar ,
- kalın(p)
9. (used informally) stupid
- synonym:
- blockheaded ,
- boneheaded ,
- duncical ,
- duncish ,
- fatheaded ,
- loggerheaded ,
- thick ,
- thickheaded ,
- thick-skulled ,
- wooden-headed
9. (resmi olarak kullanılır) aptal
- eşanlamlı:
- engelsiz ,
- inatçı ,
- sözlü ,
- laf salatası ,
- aptal ,
- sersemlemiş ,
- kalın ,
- ahmak ,
- kalın kafalı ,
- odun kafalı
10. Abounding
- Having a lot of
- "The top was thick with dust"
- synonym:
- thick
10. Dolu
- Çok şey sahip olmak
- "Üst kısmı tozla kalındı"
- eşanlamlı:
- kalın
adverb
1. With a thick consistency
- "The blood was flowing thick"
- synonym:
- thickly ,
- thick
1. Kalın bir kıvamda
- "Kan kalın akıyordu"
- eşanlamlı:
- koyuca ,
- kalın
2. In quick succession
- "Misfortunes come fast and thick"
- synonym:
- thick ,
- thickly
2. Arda hızlı bir şekilde
- "Felaket hızlı ve kalın gelir"
- eşanlamlı:
- kalın ,
- koyuca