Translation meaning & definition of the word "teaching" into Turkish language

noun

1. The profession of a teacher

• "He prepared for teaching while still in college"

• "Pedagogy is recognized as an important profession"

synonym:
• teaching
,
• instruction
,
• pedagogy

1. Bir öğretmenin mesleği

• "Henüz üniversitedeyken ders vermeye hazırlandı"

• "Pedagoji önemli bir meslek olarak kabul edilmektedir"

eşanlamlı:
• öğretim
,
• talimat
,
• pedagoji

2. A doctrine that is taught

• "The teachings of religion"

• "He believed all the christian precepts"

synonym:
• teaching
,
• precept
,
• commandment

2. Öğretilen bir doktrin

• "Din öğretileri"

• "Bütün hıristiyan kurallarına inanıyordu"

eşanlamlı:
• öğretim
,
• kural
,
• emir

3. The activities of educating or instructing

• Activities that impart knowledge or skill

• "He received no formal education"

• "Our instruction was carefully programmed"

• "Good classroom teaching is seldom rewarded"

synonym:
• education
,
• instruction
,
• teaching
,
• pedagogy
,
• didactics
,
• educational activity

3. Eğitim veya öğretim faaliyetleri

• Bilgi veya beceri kazandıran faaliyetler

• "Resmi eğitim almadı"

• "Talimatımız dikkatlice programlandı"

• "İyi sınıf öğretimi nadiren ödüllendirilir"

eşanlamlı:
• eğitim
,
• talimat
,
• öğretim
,
• pedagoji

Examples of using

Tom is teaching himself to play the piano.

Tom kendisine piyano çalmayı öğretiyor.

I'm teaching myself to tap dance.

Kendime step dansı yapmayı öğretiyorum.

I'm teaching myself to play the guitar.

Kendime gitar çalmayı öğretiyorum.

I'm teaching myself to juggle.

Kendime hile yapmayı öğretiyorum.

I don't like Mr. Jackson's teaching methods so much.

Bay Jackson'ın öğretim metotlarını çok fazla sevmiyorum.

How long have you been teaching French?

Ne kadar süredir Fransızca öğretiyorsun?

I've been teaching French for three years.

Üç yıldır Fransızca öğretiyorum.

I love teaching.

Öğretmeyi seviyorum.

I've decided to get into teaching.

Öğretmenlik işine girmeye karar verdim.

I've decided to get into teaching.

Öğretmenliğe başlamaya karar verdim.

Tom is a teaching assistant.

Tom bir öğretim görevlisi.

He has a lot of teaching experience.

Onun çok fazla öğretmenlik deneyimi var.

I like teaching little children.

Küçük çocuklara öğretmeyi seviyorum.

Tom has been teaching us French for the past four years.

Geçtiğimiz dört yıl boyunca Tom bize Fransızca öğretmektedir.

Tom has been teaching us French.

Tom bize Fransızca öğretmektedir.

Tom is teaching us French.

Tom bize Fransızca öğretiyor.

My uncle's job was teaching cooking.

Amcamın işi aşçılık öğretmekti.

Tom gave up his teaching job to become a full-time studio musician.

Tom tam zamanlı stüdyo müzisyeni olmak için öğretmenlik mesleğini bıraktı.

By teaching, we learn.

Öğreterek öğreniriz.