Translation meaning & definition of the word "tap" into Turkish language
Türk diline "tap" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Tap
[Tıklatma]noun
1. The sound made by a gentle blow
- synonym:
- pat ,
- rap ,
- tap
1. Nazik bir darbe tarafından yapılan ses
- eşanlamlı:
- pat ,
- çalmak ,
- tıklatma
2. A gentle blow
- synonym:
- rap ,
- strike ,
- tap
2. Nazik bir darbe
- eşanlamlı:
- çalmak ,
- çarpmak ,
- tıklatma
3. A faucet for drawing water from a pipe or cask
- synonym:
- water faucet ,
- water tap ,
- tap ,
- hydrant
3. Bir boru veya fıçıdan su çekmek için bir musluk
- eşanlamlı:
- su musluk ,
- su musluğu ,
- tıklatma ,
- hidrant
4. A small metal plate that attaches to the toe or heel of a shoe (as in tap dancing)
- synonym:
- tap
4. Bir ayakkabının ayak parmağına veya topuğuna takılan küçük bir metal plaka (tapınak dansında olduğu gibi)
- eşanlamlı:
- tıklatma
5. A tool for cutting female (internal) screw threads
- synonym:
- tap
5. Dişi (iç) vida dişlerini kesmek için bir araç
- eşanlamlı:
- tıklatma
6. A plug for a bunghole in a cask
- synonym:
- tap ,
- spigot
6. Fıçıdaki bir bunghole için bir fiş
- eşanlamlı:
- tıklatma ,
- musluk
7. The act of tapping a telephone or telegraph line to get information
- synonym:
- wiretap ,
- tap
7. Bilgi almak için bir telefon veya telgraf hattına dokunmak
- eşanlamlı:
- telefon dinleme ,
- tıklatma
8. A light touch or stroke
- synonym:
- tap ,
- pat ,
- dab
8. Hafif bir dokunuş veya vuruş
- eşanlamlı:
- tıklatma ,
- pat ,
- dab
verb
1. Cut a female screw thread with a tap
- synonym:
- tap
1. Dişi bir vida dişini bir muslukla kesin
- eşanlamlı:
- tıklatma
2. Draw from or dip into to get something
- "Tap one's memory"
- "Tap a source of money"
- synonym:
- tap
2. Bir şey almak için çizin veya daldırın
- "Birinin hafızasına dokun"
- "Bir para kaynağına dokun"
- eşanlamlı:
- tıklatma
3. Strike lightly
- "He tapped me on the shoulder"
- synonym:
- tap ,
- tip
3. Hafifçe vurmak
- "Bana omzuma vurdu"
- eşanlamlı:
- tıklatma ,
- tip
4. Draw from
- Make good use of
- "We must exploit the resources we are given wisely"
- synonym:
- exploit ,
- tap
4. Dan gelmek
- Iyice kullanmak
- "Bize akıllıca verilen kaynakları kullanmalıyız"
- eşanlamlı:
- istismar etmek ,
- tıklatma
5. Tap a telephone or telegraph wire to get information
- "The fbi was tapping the phone line of the suspected spy"
- "Is this hotel room bugged?"
- synonym:
- wiretap ,
- tap ,
- intercept ,
- bug
5. Bilgi almak için bir telefon veya telgraf kablosuna dokunun
- "Fbi şüpheli casusun telefon hattına dokunuyordu"
- "Bu otel odası dinleniyor mu?"
- eşanlamlı:
- telefon dinleme ,
- tıklatma ,
- yakalamak ,
- böcek
6. Furnish with a tap or spout, so as to be able to draw liquid from it
- "Tap a cask of wine"
- synonym:
- tap
6. Ondan sıvı çekebilmek için bir musluk veya musluk ile döşenir
- "Bir fıçı şaraba dokun"
- eşanlamlı:
- tıklatma
7. Make light, repeated taps on a surface
- "He was tapping his fingers on the table impatiently"
- synonym:
- tap ,
- rap ,
- knock ,
- pink
7. Bir yüzeyde ışık, tekrarlanan musluklar yapın
- "Beklerini sabırsızlıkla masaya vuruyordu"
- eşanlamlı:
- tıklatma ,
- çalmak ,
- çarpmak ,
- pembe
8. Walk with a tapping sound
- synonym:
- tap
8. Bir dokunuş sesiyle yürüyün
- eşanlamlı:
- tıklatma
9. Dance and make rhythmic clicking sounds by means of metal plates nailed to the sole of the dance shoes
- "Glover tapdances better than anybody"
- synonym:
- tapdance ,
- tap
9. Dans edin ve dans ayakkabılarının tabanına çivilenmiş metal plakalar vasıtasıyla ritmik tıklama sesleri yapın
- "Glover tapdances herkesten daha iyi"
- eşanlamlı:
- step dansı yapmak ,
- tıklatma
10. Draw (liquor) from a tap
- "Tap beer in a bar"
- synonym:
- tap
10. Bir musluktan çiz (likör)
- "Bir barda bira iç"
- eşanlamlı:
- tıklatma
11. Pierce in order to draw a liquid from
- "Tap a maple tree for its syrup"
- "Tap a keg of beer"
- synonym:
- tap
11. Bir sıvı çekmek için delin
- "Şurubu için bir akçaağaç ağacına dokunun"
- "Bir fıçı bira koy"
- eşanlamlı:
- tıklatma
12. Make a solicitation or entreaty for something
- Request urgently or persistently
- "Henry iv solicited the pope for a divorce"
- "My neighbor keeps soliciting money for different charities"
- synonym:
- solicit ,
- beg ,
- tap
12. Bir şey için talepte bulunun ya da teşvik edin
- Acil veya ısrarlı bir şekilde talep edin
- "Henry iv, papa'dan boşanmak istedi"
- "Komşum farklı hayır kurumları için para talep etmeye devam ediyor"
- eşanlamlı:
- rica etmek ,
- yalvarmak ,
- tıklatma