Translation meaning & definition of the word "system" into Turkish language

noun

1. Instrumentality that combines interrelated interacting artifacts designed to work as a coherent entity

• "He bought a new stereo system"

• "The system consists of a motor and a small computer"

synonym:
• system

1. Tutarlı bir varlık olarak çalışmak üzere tasarlanmış birbiriyle ilişkili etkileşimli eserleri birleştiren araçsallık

• "Yeni bir stereo sistemi satın aldı"

• "Sistem bir motor ve küçük bir bilgisayardan oluşur"

eşanlamlı:
• sistem

2. A group of independent but interrelated elements comprising a unified whole

• "A vast system of production and distribution and consumption keep the country going"

synonym:
• system
,
• scheme

2. Birleşik bir bütünü içeren bağımsız ama birbiriyle ilişkili bir grup unsur

• "Geniş bir üretim, dağıtım ve tüketim sistemi ülkeyi devam ettiriyor"

eşanlamlı:
• sistem
,
• plan

3. (physical chemistry) a sample of matter in which substances in different phases are in equilibrium

• "In a static system oil cannot be replaced by water on a surface"

• "A system generating hydrogen peroxide"

synonym:
• system

3. (fiziksel kimya) farklı fazlardaki maddelerin dengede olduğu bir madde örneği

• "Statik bir sistemde yağ, bir yüzeydeki su ile değiştirilemez"

• "Hidrojen peroksit üreten bir sistem"

eşanlamlı:
• sistem

4. A complex of methods or rules governing behavior

• "They have to operate under a system they oppose"

• "That language has a complex system for indicating gender"

synonym:
• system
,
• system of rules

4. Davranışları düzenleyen yöntemler veya kurallar kompleksi

• "Karşı çıktıkları bir sistem altında çalışmak zorundalar"

• "Bu dil, cinsiyeti belirtmek için karmaşık bir sisteme sahiptir"

eşanlamlı:
• sistem
,
• kurallar sistemi

5. An organized structure for arranging or classifying

• "He changed the arrangement of the topics"

• "The facts were familiar but it was in the organization of them that he was original"

• "He tried to understand their system of classification"

synonym:
• arrangement
,
• organization
,
• organisation
,
• system

5. Düzenlemek veya sınıflandırmak için organize bir yapı

• "Konuların düzenini değiştirdi"

• "Gerçekler tanıdıktı ama orijinal olduğu onların organizasyonundaydı"

• "Onların sınıflandırma sistemini anlamaya çalıştı"

eşanlamlı:
• aranjman
,
• organizasyon
,
• sistem

6. A group of physiologically or anatomically related organs or parts

• "The body has a system of organs for digestion"

synonym:
• system

6. Bir grup fizyolojik veya anatomik olarak ilişkili organ veya parça

• "Vücudun sindirim için bir organ sistemi vardır"

eşanlamlı:
• sistem

7. A procedure or process for obtaining an objective

• "They had to devise a system that did not depend on cooperation"

synonym:
• system

7. Bir amaç elde etmek için bir prosedür veya süreç

• "Işbirliğine bağlı olmayan bir sistem tasarlamak zorunda kaldılar"

eşanlamlı:
• sistem

8. The living body considered as made up of interdependent components forming a unified whole

• "Exercise helped him get the alcohol out of his system"

synonym:
• system

8. Birleşik bir bütün oluşturan birbirine bağlı bileşenlerden oluşan olarak kabul edilen canlı beden

• "Egzersiz, alkolü sisteminden çıkarmasına yardımcı oldu"

eşanlamlı:
• sistem

9. An ordered manner

• Orderliness by virtue of being methodical and well organized

• "His compulsive organization was not an endearing quality"

• "We can't do it unless we establish some system around here"

synonym:
• organization
,
• organisation
,
• system

9. Düzenli bir şekilde

• Metodik ve iyi organize edilmiş olması nedeniyle düzenlilik

• "Kompulsif organizasyonu sevecen bir nitelik değildi"

• "Burada bir sistem kurmadan bunu yapamayız"

eşanlamlı:
• organizasyon
,
• sistem

Examples of using

We want to know who hacked into our system.

Sistemimize kimin girdiğini bilmek istiyoruz.

Tom knows the system.

Tom sistemi biliyor.

The system here works really well.

Buradaki sistem gayet iyi çalışıyor.

You don't know the system.

Sistemi bilmiyorsun.

You don't know the system, do you?

Sistemi bilmiyorsun, değil mi?

The system is rotten.

Sistem çok kötü.

The old system works.

Eski sistem çalışır.

Our political system was shaped by feudal traditions.

Siyasi sistemimiz feodal gelenekler tarafından şekillendirilmişti.

Our company has a well organized system of 200 sales offices, located all over Japan.

Şirketimiz, tüm Japanyo'da konuşlanan, iyi organize edilmiş 200 satış ofisi ağına sahiptir.

In a closed system the sum of the contained energies remains constant.

Kapalı bir sistem içerisinde bulunan enerjilerin toplamı sabit kalır.

The nearest star to our solar system is Proxima Centauri.

Güneş sistemimize en yakın yıldız Proxima Centauri'dir.

Our dorm's heating system isn't working properly.

Bizim yurdun ısıtma sistemi düzgün çalışmıyor.

Automatic doors can be controlled more intelligently than is now the case. A newly developed control system opens the door only when someone is actually approaching. The door will remain closed if someone is merely standing in front of it or walking past.

Otomatik kapılar şimdiki durumundan daha akıllıca kontrol edilebilmektedir.Yakın zamanda geliştirilmiş kontrol sistemi sadece birisi kapıya gerçekten yaklaştığı zaman kapıyı açar.Eğer biri sadece kapının önünde duruyorsa ya da önünden geçiyorsa kapı kapalı kalacaktır.

The circulatory system consists of a short and a long circuit.

Dolaşım sistemi, bir küçük ve bir büyük dolaşımdan meydana gelir.

Tom explained how the system worked.

Tom sistemin nasıl çalıştığını açıkladı.

Tom explained the system to Mary.

Tom sistemi Mary'ye açıkladı

Tom has developed a new system for learning English.

Tom İngilizce öğrenme için yeni bir sistem geliştirdi.

Tom has just installed an alarm system in his house.

Tom evine bir alarm sistemi yerleştirdi.

Tom came up with a new system.

Tom yeni bir sistem ileri sürdü.

Show me your new filing system.

Bana yeni dosyalama sistemini göster.