Translation meaning & definition of the word "stream" into Turkish language
Türk diline "akış" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Stream
[Akım]noun
1. A natural body of running water flowing on or under the earth
- synonym:
- stream ,
- watercourse
1. Yeryüzünde veya altında akan doğal bir akan su kütlesi
- eşanlamlı:
- akıntı ,
- su yolu
2. Dominant course (suggestive of running water) of successive events or ideas
- "Two streams of development run through american history"
- "Stream of consciousness"
- "The flow of thought"
- "The current of history"
- synonym:
- stream ,
- flow ,
- current
2. Ardışık olayların veya fikirlerin baskın seyri (akan su önerisi)
- "Iki gelişme akışı amerikan tarihinden geçer"
- "Bilinç akışı"
- "Düşünce akışı"
- "Tarih akımı"
- eşanlamlı:
- akıntı ,
- akış ,
- şimdiki
3. The act of flowing or streaming
- Continuous progression
- synonym:
- flow ,
- stream
3. Akış veya akış eylemi
- Sürekli ilerleme
- eşanlamlı:
- akış ,
- akıntı
4. Something that resembles a flowing stream in moving continuously
- "A stream of people emptied from the terminal"
- "The museum had planned carefully for the flow of visitors"
- synonym:
- stream ,
- flow
4. Sürekli hareket eden akan bir akışa benzeyen bir şey
- "Terminalden boşalan bir insan akışı"
- "Müze ziyaretçilerin akışı için dikkatlice planlamıştı"
- eşanlamlı:
- akıntı ,
- akış
5. A steady flow of a fluid (usually from natural causes)
- "The raft floated downstream on the current"
- "He felt a stream of air"
- "The hose ejected a stream of water"
- synonym:
- current ,
- stream
5. Sabit bir sıvı akışı (genellikle doğal nedenlerden)
- "Sal akıntı üzerinde aşağı doğru süzüldü"
- "Bir hava akımı hissetti"
- "Hortum bir su akışı çıkardı"
- eşanlamlı:
- şimdiki ,
- akıntı
verb
1. To extend, wave or float outward, as if in the wind
- "Their manes streamed like stiff black pennants in the wind"
- synonym:
- stream
1. Uzanmak, dalgalandırmak veya rüzgardaymış gibi dışarıya doğru süzülmek
- "Yelleri rüzgarda sert siyah flamalar gibi akıyordu"
- eşanlamlı:
- akıntı
2. Exude profusely
- "She was streaming with sweat"
- "His nose streamed blood"
- synonym:
- stream
2. Bol bol yaymak
- "Ter ile akıyordu"
- "Burnu kan akıyordu"
- eşanlamlı:
- akıntı
3. Move in large numbers
- "People were pouring out of the theater"
- "Beggars pullulated in the plaza"
- synonym:
- pour ,
- swarm ,
- stream ,
- teem ,
- pullulate
3. Çok sayıda hareket edin
- "İnsanlar tiyatrodan dökülüyordu"
- "Dilenciler plazada çekildi"
- eşanlamlı:
- dökmek ,
- yığın ,
- akıntı ,
- çimlenmek
4. Rain heavily
- "Put on your rain coat-- it's pouring outside!"
- synonym:
- pour ,
- pelt ,
- stream ,
- rain cats and dogs ,
- rain buckets
4. Yağmur ağır
- "Yağmur ceketini giy-dışarıya dökülüyor!"
- eşanlamlı:
- dökmek ,
- taşlamak ,
- akıntı ,
- yağmur kedileri ve köpekleri ,
- yağmur kovaları
5. Flow freely and abundantly
- "Tears streamed down her face"
- synonym:
- stream ,
- well out
5. Serbestçe ve bol miktarda akış
- "Gözyaşları onun yüzünden akıyordu"
- eşanlamlı:
- akıntı ,
- çıkmak