Translation meaning & definition of the word "storm" into Turkish language

noun

1. A violent weather condition with winds 64-72 knots (11 on the beaufort scale) and precipitation and thunder and lightning

synonym:
• storm
,
• violent storm

1. Şiddetli bir hava durumu rüzgar 64-72 knot (11 beaufort ölçeğinde) ve yağış ve gök gürültüsü ve yıldırım

eşanlamlı:
• fırtına
,
• şiddetli fırtına

2. A violent commotion or disturbance

• "The storms that had characterized their relationship had died away"

• "It was only a tempest in a teapot"

synonym:
• storm
,
• tempest

2. Şiddetli bir kargaşa veya rahatsızlık

• "İlişkilerini karakterize eden fırtınalar öldü"

• "Sadece bir çaydanlıktaki fırtına"

eşanlamlı:
• fırtına

3. A direct and violent assault on a stronghold

synonym:
• storm

3. Bir kaleye doğrudan ve şiddetli bir saldırı

eşanlamlı:
• fırtına

verb

1. Behave violently, as if in state of a great anger

synonym:
• ramp
,
• rage
,
• storm

1. Büyük bir öfke durumundaymış gibi şiddetle davranın

eşanlamlı:
• rampa
,
• öfke
,
• fırtına

2. Take by force

• "Storm the fort"

synonym:
• storm
,
• force

2. Zorla almak

• "Kale vurun"

eşanlamlı:
• fırtına
,
• kuvvet

3. Rain, hail, or snow hard and be very windy, often with thunder or lightning

• "If it storms, we'll need shelter"

synonym:
• storm

3. Yağmur, dolu veya kar sert ve genellikle gök gürültüsü veya yıldırım ile çok rüzgarlı olmak

• "Fırıldarsa, sığınağa ihtiyacımız olacak"

eşanlamlı:
• fırtına

4. Blow hard

• "It was storming all night"

synonym:
• storm

4. Sert darbe almak

• "Bütün gece fırtına vardı"

eşanlamlı:
• fırtına

5. Attack by storm

• Attack suddenly

synonym:
• storm
,
• surprise

5. Fırtına saldırısı

• Aniden saldırmak

eşanlamlı:
• fırtına
,
• sürpriz

Examples of using

He was absent because of the storm.

Fırtına yüzünden yoktum.

The storm continued.

Fırtına devam etti.

It's a monster storm.

Dev gibi bir fırtına.

A storm is coming.

Bir fırtına geliyor.

A dust storm is coming.

Bir kum fırtınası yaklaşıyor.

Because of the storm, we had no choice but to stay at home.

Fırtınadan dolayı, evde kalmaktan başka seçeneğimiz yoktu.

We had to stay home because of the storm.

Fırtınadan dolayı evde kalmak zorunda kaldık.

Because of the storm, the ship couldn't leave port.

Fırtınadan dolayı, gemi limandan ayrılamadı.

They arrived late because of the storm.

Fırtınadan dolayı geç vardılar.

He went out in spite of the storm.

Fırtınaya rağmen dışarı çıktı.

We postponed our departure because of the storm.

Gidişimizi fırtına yüzünden erteledik.

We lost our electricity because of the storm.

Fırtınadan dolayı elektriğimiz kesildi.

The storm caused a power outage.

Fırtına bir elektrik kesintisine neden oldu.

The storm didn't cause any damage.

Fırtına hiçbir hasara neden olmadı.

Because of the storm, we weren't able to arrive at the appointed time.

Fırtınadan dolayı, kararlaştırılan zamanda varamadık.

It wasn't much of a storm.

Büyük bir fırtına değildi.

Tom decided that we should put the canoe inside the house until the storm passed.

Tom fırtına geçinceye kadar kanoyu evin içine koymamız gerektiğine karar verdi.

I never for a moment imagined we wouldn't get home before the storm hit.

Fırtına vurmadan önce eve varmayacağımızı asla bir an düşünmedim.

A severe ocean storm hit the West Indies.

Şiddetli bir okyanus fırtınası Batı Hint adalarını vurdu.

Who seeds wind, shall harvest storm.

Rüzgar eken fırtına biçer.