Translation meaning & definition of the word "steep" into Turkish language
Türk diline "bip" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Steep
[Dik]/stip/
noun
1. A steep place (as on a hill)
- synonym:
- steep
1. Dik bir yer (bir tepede olduğu gibi)
- eşanlamlı:
- dik
verb
1. Devote (oneself) fully to
- "He immersed himself into his studies"
- synonym:
- steep ,
- immerse ,
- engulf ,
- plunge ,
- engross ,
- absorb ,
- soak up
1. Tamamen (kendisini) adamak
- "Kendisini çalışmalarına daldırdı"
- eşanlamlı:
- dik ,
- batırmak ,
- yutmak ,
- daldırmak ,
- cezbetmek ,
- emmek
2. Let sit in a liquid to extract a flavor or to cleanse
- "Steep the blossoms in oil"
- "Steep the fruit in alcohol"
- synonym:
- steep ,
- infuse
2. Bir lezzet çıkarmak veya temizlemek için bir sıvı içinde oturun
- "Çiçekleri yağa batırın"
- "Meyveyi alkolde pişirin"
- eşanlamlı:
- dik ,
- aşılamak
adjective
1. Having a sharp inclination
- "The steep attic stairs"
- "Steep cliffs"
- synonym:
- steep
1. Keskin bir eğime sahip olmak
- "Dik tavan arası merdivenleri"
- "Büyük uçurumlar"
- eşanlamlı:
- dik
2. Greatly exceeding bounds of reason or moderation
- "Exorbitant rent"
- "Extortionate prices"
- "Spends an outrageous amount on entertainment"
- "Usurious interest rate"
- "Unconscionable spending"
- synonym:
- exorbitant ,
- extortionate ,
- outrageous ,
- steep ,
- unconscionable ,
- usurious
2. Akıl veya ılımlılık sınırlarını büyük ölçüde aşıyor
- "Fahri kira"
- "Ekstorsiyon fiyatları"
- "Eğlenceye çirkin bir miktar harcar"
- "Rehlâkî faiz oranı"
- "Danışılmaz harcama"
- eşanlamlı:
- aşırı ,
- fahiş ,
- çirkin ,
- dik ,
- mantıksız ,
- yararlı
3. Of a slope
- Set at a high angle
- "Note the steep incline"
- "A steep roof sheds snow"
- synonym:
- steep
3. Eğimli
- Yüksek bir açıyla ayarlamak
- "Dik eğime dikkat edin"
- "Dik bir çatı kar döker"
- eşanlamlı:
- dik
Examples of using
The path zigzagged up the steep slope.
Yol dik yamaca doğru zikzak çiziyordu.
Watch your step. The stairs are steep.
Adımına dikkat et, merdivenler diktir.
We climbed up the steep mountain.
Dik dağa tırmandık.