Lingvanex Tranalator

Translator for


translation app

Lingvanex - your universal translation app

Translator for

Download For Free

Translation meaning & definition of the word "staring" into Turkish language

Türk diline "görmek" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı

EnglishTurkish

Staring

[Parlak]
/stɛrɪŋ/

adjective

1. (used of eyes) open and fixed as if in fear or wonder

  • "Staring eyes"
    synonym:
  • agaze
  • ,
  • staring

1. (gözlerin kullanılması) korku ya da şaşkınlık içindeymiş gibi açık ve sabit

  • "Gözleri dik"
    eşanlamlı:
  • ışıldamak
  • ,
  • parlak

2. Without qualification

  • Used informally as (often pejorative) intensifiers
  • "An arrant fool"
  • "A complete coward"
  • "A consummate fool"
  • "A double-dyed villain"
  • "Gross negligence"
  • "A perfect idiot"
  • "Pure folly"
  • "What a sodding mess"
  • "Stark staring mad"
  • "A thoroughgoing villain"
  • "Utter nonsense"
  • "The unadulterated truth"
    synonym:
  • arrant(a)
  • ,
  • complete(a)
  • ,
  • consummate(a)
  • ,
  • double-dyed(a)
  • ,
  • everlasting(a)
  • ,
  • gross(a)
  • ,
  • perfect(a)
  • ,
  • pure(a)
  • ,
  • sodding(a)
  • ,
  • stark(a)
  • ,
  • staring(a)
  • ,
  • thoroughgoing(a)
  • ,
  • utter(a)
  • ,
  • unadulterated

2. Niteliksiz

  • Gayri resmi olarak (genellikle aşağılayıcı) yoğunlaştırıcılar olarak kullanılır
  • "Aptal bir katil"
  • "Tamamen bir korkak"
  • "Mükemmel bir aptal"
  • "Çift boyalı kötü adam"
  • "Brüt ihmal"
  • "Mükemmel bir aptal"
  • "Saf çılgınlık"
  • "Ne berbat bir karmaşa"
  • "Karanlık deli bakıyor"
  • "Tam bir kötü adam"
  • "Fazla saçmalığın teki"
  • "Katkısız gerçek" demek"
    eşanlamlı:
  • arrant(a)
  • ,
  • komple(a)
  • ,
  • competit(a)
  • ,
  • kaşarlanmış(a)
  • ,
  • everless(a)
  • ,
  • gross(a)
  • ,
  • mükemmel(a)
  • ,
  • saf(a)
  • ,
  • sodding(a)
  • ,
  • durselen(a)
  • ,
  • starking(a)
  • ,
  • compressed(a)
  • ,
  • mutlak(a)
  • ,
  • hilesiz

Examples of using

Tom noticed that Mary was staring at him from across the room.
Tom Mary'nin odanın karşısından kendine baktığını fark etti.
Tom noticed Mary staring at him.
Tom Mary'nin ona baktığını fark etti.
Tom lay on the couch, staring blankly at the ceiling.
Tom tavana boş boş bakarak kanepede yatıyordu.