Translation meaning & definition of the word "stain" into Turkish language
Türk diline "leke" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Stain
[Leke]noun
1. A soiled or discolored appearance
- "The wine left a dark stain"
- synonym:
- stain ,
- discoloration ,
- discolouration
1. Kirli veya renksiz bir görünüm
- "Şarap koyu bir leke bıraktı"
- eşanlamlı:
- leke
2. (microscopy) a dye or other coloring material that is used in microscopy to make structures visible
- synonym:
- stain
2. (mikroskopi) yapıları görünür kılmak için mikroskopide kullanılan bir boya veya başka bir renklendirme malzemesi
- eşanlamlı:
- leke
3. The state of being covered with unclean things
- synonym:
- dirt ,
- filth ,
- grime ,
- soil ,
- stain ,
- grease ,
- grunge
3. Kirli şeylerle kaplı olma durumu
- eşanlamlı:
- pislik ,
- pisletmek ,
- toprak ,
- leke ,
- yağ ,
- grunge
4. A symbol of disgrace or infamy
- "And the lord set a mark upon cain"--genesis
- synonym:
- mark ,
- stigma ,
- brand ,
- stain
4. Utanç veya rezilliğin sembolü
- "Ve rab cain'e bir iz bıraktı"-genesis
- eşanlamlı:
- marka ,
- damga ,
- leke
5. An act that brings discredit to the person who does it
- "He made a huge blot on his copybook"
- synonym:
- blot ,
- smear ,
- smirch ,
- spot ,
- stain
5. Bunu yapan kişiye itibarsızlık getiren bir eylem
- "Kopya defterinde büyük bir leke yaptı"
- eşanlamlı:
- lekelemek ,
- kır ,
- spot ,
- leke
verb
1. Color with a liquid dye or tint
- "Stain this table a beautiful walnut color"
- "People knew how to stain glass a beautiful blue in the middle ages"
- synonym:
- stain
1. Sıvı boya veya renk tonu ile renk
- "Bu masaya güzel bir ceviz rengi koyun"
- "İnsanlar orta çağda güzel bir maviyi camın nasıl lekeleneceğini biliyorlardı"
- eşanlamlı:
- leke
2. Produce or leave stains
- "Red wine stains the table cloth"
- synonym:
- stain
2. Lekeler üretin veya bırakın
- "Kırmızı şarap masa örtüsünü lekeler"
- eşanlamlı:
- leke
3. Make dirty or spotty, as by exposure to air
- Also used metaphorically
- "The silver was tarnished by the long exposure to the air"
- "Her reputation was sullied after the affair with a married man"
- synonym:
- tarnish ,
- stain ,
- maculate ,
- sully ,
- defile
3. Havaya maruz kaldıkça kirli veya lekeli yapın
- Mecazi olarak da kullanılır
- "Gümüş, havaya uzun süre maruz kalmasıyla kararmıştı"
- "Evli bir adamla olan ilişkiden sonra itibarı lekelendi"
- eşanlamlı:
- lekelemek ,
- leke ,
- bozmak
4. Color for microscopic study
- "The laboratory worker dyed the specimen"
- synonym:
- stain
4. Mikroskobik çalışma için renk
- "Laboratuvar çalışanı örneği boyadı"
- eşanlamlı:
- leke