Translation meaning & definition of the word "spring" into Turkish language
Türk diline "bahar" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Spring
[Bahar]noun
1. The season of growth
- "The emerging buds were a sure sign of spring"
- "He will hold office until the spring of next year"
- synonym:
- spring ,
- springtime
1. Büyüme mevsimi
- "Yükselen tomurcuklar kesin bir bahar belirtisiydi"
- "Gelecek yılın baharına kadar görevde kalacak"
- eşanlamlı:
- bahar ,
- ilkbahar
2. A metal elastic device that returns to its shape or position when pushed or pulled or pressed
- "The spring was broken"
- synonym:
- spring
2. İtildiğinde, çekildiğinde veya basıldığında şekline veya konumuna geri dönen metal elastik bir cihaz
- "Bahar kırıldı" demek"
- eşanlamlı:
- bahar
3. A natural flow of ground water
- synonym:
- spring ,
- fountain ,
- outflow ,
- outpouring ,
- natural spring
3. Doğal bir yeraltı suyu akışı
- eşanlamlı:
- bahar ,
- çeşme ,
- sızıntı ,
- dökülme ,
- bahar bahar
4. A point at which water issues forth
- synonym:
- spring
4. Suyun aktığı bir nokta
- eşanlamlı:
- bahar
5. The elasticity of something that can be stretched and returns to its original length
- synonym:
- give ,
- spring ,
- springiness
5. Gerilebilir bir şeyin esnekliği ve orijinal uzunluğuna geri döner
- eşanlamlı:
- vermek ,
- bahar ,
- yaylılık
6. A light, self-propelled movement upwards or forwards
- synonym:
- leap ,
- leaping ,
- spring ,
- saltation ,
- bound ,
- bounce
6. Yukarı veya ileriye doğru hafif, kendinden tahrikli bir hareket
- eşanlamlı:
- sıçramak ,
- sıçrayan ,
- bahar ,
- zıplama ,
- bağlı ,
- zıplatmak
verb
1. Move forward by leaps and bounds
- "The horse bounded across the meadow"
- "The child leapt across the puddle"
- "Can you jump over the fence?"
- synonym:
- jump ,
- leap ,
- bound ,
- spring
1. Sıçramalar ve sınırlar ile ilerleyin
- "At çayır boyunca sınırlandı"
- "Çocuk su birikintisinin üzerinden atladı"
- "Çitin üzerinden atlayabilir misin?"
- eşanlamlı:
- zıplamak ,
- sıçramak ,
- bağlı ,
- bahar
2. Develop into a distinctive entity
- "Our plans began to take shape"
- synonym:
- form ,
- take form ,
- take shape ,
- spring
2. Farklı bir varlığa dönüşmek
- "Planlarımız şekillenmeye başladı"
- eşanlamlı:
- form ,
- şekil almak ,
- bahar
3. Spring back
- Spring away from an impact
- "The rubber ball bounced"
- "These particles do not resile but they unite after they collide"
- synonym:
- bounce ,
- resile ,
- take a hop ,
- spring ,
- bound ,
- rebound ,
- recoil ,
- reverberate ,
- ricochet
3. Geri püskürmek
- Bir etkiden kaçmak
- "Kauçuk top sekti"
- "Bu parçacıklar çözülmez ama çarpıştıktan sonra birleşirler"
- eşanlamlı:
- zıplatmak ,
- ikamet ,
- hoplamak ,
- bahar ,
- bağlı ,
- geri tepmek ,
- yankılanmak ,
- sekmek
4. Develop suddenly
- "The tire sprang a leak"
- synonym:
- spring
4. Aniden gelişir
- "Lastik bir sızıntı attı"
- eşanlamlı:
- bahar
5. Produce or disclose suddenly or unexpectedly
- "He sprang these news on me just as i was leaving"
- synonym:
- spring
5. Aniden veya beklenmedik bir şekilde üretmek veya ifşa etmek
- "Ben tam ayrılırken bu haberleri bana attı"
- eşanlamlı:
- bahar