Translation meaning & definition of the word "spoke" into Turkish language

noun

1. Support consisting of a radial member of a wheel joining the hub to the rim

synonym:
• spoke
,
• wheel spoke
,
• radius

1. Bir tekerleğin radyal bir üyesinden oluşan destek, göbeği jantına birleştirir

eşanlamlı:
• speak
,
• tekerlek konuştu
,
• radii

2. One of the crosspieces that form the steps of a ladder

synonym:
• rundle
,
• spoke
,
• rung

2. Bir merdivenin basamaklarını oluşturan enine parçalardan biri

eşanlamlı:
• yuvarlanma
,
• speak
,
• ring

Examples of using

I didn't know that Tom spoke French.

Tom'un Fransızca konuştuğunu bilmiyordum.

Tom was surprised how well Mary spoke French.

Tom Mary'nin ne kadar iyi Fransızca konuşabildiğine şaşırdı.

Tom spoke to the person sitting next to him on the train.

Tom trende yanında oturan kişiyle konuştu.

Tom spoke quickly.

Tom çabuk konuştu.

It's astonishing how fluently Bill spoke Japanese.

Bill'in bu kadar akıcı Japonca konuşmasına şaşırıyorum.

In the amusement park Mary found a boy on his own weeping, and spoke to him gently. "Hey, sonny, what is it? Are you lost? Would you like me to take you to the Lost Children Department?"

Lunaparkta Mary yalnız başına ağlayan bir oğlan buldu ve yumuşak bir sesle "Merhaba yavrum, sorun nedir? Kayıp mı oldun? Seni Kayıp Çocuklar Şubesine götüreyim mi?" dedi.

We spoke on the phone.

Telefonda konuştuk.

He spoke about peace.

Barış hakkında konuştu.

Tom spoke French.

Tom Fransızca konuştu.

I spoke French to Tom.

Tom'la Fransızca konuştum.

Tom spoke French to me.

Tom benimle Fransızca konuştu.

I wish you spoke French.

Keşke Fransızca konuşsan.

Tom spoke to me in French.

Tom benimle Fransızca konuştu.

Tom spoke French quite fluently.

Tom oldukça akıcı biçimde Fransızca konuştu.

Tom told me that he spoke French.

Tom bana Fransızca konuştuğunu söyledi.

Tom spoke in French at the meeting.

Tom toplantıda Fransızca konuştu.

Tom spoke in French at the meeting.

Tom görüşmede Fransızca konuştu.

I was surprised that Tom spoke French so well.

Tom'un Fransızcayı çok iyi şekilde konuşmasına şaşırdım.

The woman who answered the phone spoke French.

Telefona cevap veren kadın Fransızca konuştu.

Tom couldn't speak any French, so we spoke in English.

Tom hiç Fransızca konuşamadı, bu yüzden İngilizce konuştuk.