Translation meaning & definition of the word "spare" into Turkish language
Türk diline "yedek" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Spare
[Yedek]noun
1. An extra component of a machine or other apparatus
- synonym:
- spare part ,
- spare
1. Bir makinenin veya başka bir cihazın ekstra bir bileşeni
- eşanlamlı:
- yedek parça ,
- yedek
2. An extra car wheel and tire for a four-wheel vehicle
- synonym:
- fifth wheel ,
- spare
2. Dört tekerlekli bir araç için ekstra bir araba tekerleği ve lastik
- eşanlamlı:
- beşinci tekerlek ,
- yedek
3. A score in tenpins
- Knocking down all ten after rolling two balls
- synonym:
- spare
3. Tenpins'de bir puan
- İki topu yuvarladıktan sonra on tanesini de deviriyorum
- eşanlamlı:
- yedek
verb
1. Refrain from harming
- synonym:
- spare ,
- save
1. Zarar vermekten kaçının
- eşanlamlı:
- yedek ,
- kaydet
2. Save or relieve from an experience or action
- "I'll spare you from having to apologize formally"
- synonym:
- spare
2. Bir deneyim veya eylemden tasarruf edin veya rahatlayın
- "Seni resmi olarak özür dilemekten kurtaracağım"
- eşanlamlı:
- yedek
3. Give up what is not strictly needed
- "He asked if they could spare one of their horses to speed his journey"
- synonym:
- spare ,
- give up ,
- part with ,
- dispense with
3. Kesinlikle gerekli olmayan şeylerden vazgeçin
- "Yolculuğunu hızlandırmak için atlarından birini ayırıp ayıramayacaklarını sordu"
- eşanlamlı:
- yedek ,
- pes etmek ,
- ayrılmak ,
- vazgeçmek
4. Use frugally or carefully
- synonym:
- spare
4. Tutumlu veya dikkatli kullanın
- eşanlamlı:
- yedek
adjective
1. Thin and fit
- "The spare figure of a marathon runner"
- "A body kept trim by exercise"
- synonym:
- spare ,
- trim
1. Zayıf ve formda
- "Bir maraton koşucusunun yedek figürü"
- "Egzersizle kesilmiş bir vücut"
- eşanlamlı:
- yedek ,
- kesmek
2. More than is needed, desired, or required
- "Trying to lose excess weight"
- "Found some extra change lying on the dresser"
- "Yet another book on heraldry might be thought redundant"
- "Skills made redundant by technological advance"
- "Sleeping in the spare room"
- "Supernumerary ornamentation"
- "It was supererogatory of her to gloat"
- "Delete superfluous (or unnecessary) words"
- "Extra ribs as well as other supernumerary internal parts"
- "Surplus cheese distributed to the needy"
- synonym:
- excess ,
- extra ,
- redundant ,
- spare ,
- supererogatory ,
- superfluous ,
- supernumerary ,
- surplus
2. Gerekenden, istenenden veya gerekenden daha fazlası
- "Aşırı kilo vermeye çalışmak"
- "Temizlikçinin üzerinde fazladan bir değişiklik buldum"
- "Henüz müjdecilik üzerine başka bir kitap gereksiz düşünülebilir"
- "Teknolojik ilerlemeyle gereksiz hale gelen beceriler"
- "Boş odada uyumak"
- "Süpernümerer süsleme"
- "Onun gloat yapması çok üstündü"
- "Fazla (veya gereksiz) kelimeleri silin"
- "Ekstra kaburgalar ve diğer süpernümerer iç parçalar"
- "Artı peynir ihtiyaç sahiplerine dağıtıldı"
- eşanlamlı:
- fazlalık ,
- ekstra ,
- gereksiz ,
- yedek ,
- işgüzarca yapılan
3. Not taken up by scheduled activities
- "A free hour between classes"
- "Spare time on my hands"
- synonym:
- spare ,
- free
3. Planlanan faaliyetler tarafından alınmaz
- "Sınıflar arasında serbest bir saat"
- "Ellerime zaman ayır"
- eşanlamlı:
- yedek ,
- bedava
4. Kept in reserve especially for emergency use
- "A reserve supply of food"
- "A spare tire"
- "Spare parts"
- synonym:
- spare
4. Özellikle acil kullanım için yedekte tutulmaktadır
- "Bir rezerv gıda kaynağı"
- "Bir yedek lastik"
- "Yedek parçalar"
- eşanlamlı:
- yedek
5. Lacking in amplitude or quantity
- "A bare livelihood"
- "A scanty harvest"
- "A spare diet"
- synonym:
- bare(a) ,
- scanty ,
- spare
5. Genlik veya miktar eksikliği
- "Çıplak bir geçim kaynağı"
- "Kıt bir hasat"
- "Yedek diyet"
- eşanlamlı:
- çıplak(a) ,
- kıt ,
- yedek
6. Lacking embellishment or ornamentation
- "A plain hair style"
- "Unembellished white walls"
- "Functional architecture featuring stark unornamented concrete"
- synonym:
- plain ,
- bare ,
- spare ,
- unembellished ,
- unornamented
6. Bezeme veya süsleme eksikliği
- "Sade bir saç stili"
- "Çansız beyaz duvarlar"
- "Sapak süssüz beton içeren fonksiyonel mimari"
- eşanlamlı:
- düz ,
- çıplak ,
- yedek ,
- süslenmemiş