Translation meaning & definition of the word "sour" into Turkish language
Türk diline "ekşi" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Sour
[Keskin]noun
1. A cocktail made of a liquor (especially whiskey or gin) mixed with lemon or lime juice and sugar
- synonym:
- sour
1. Limon veya limon suyu ve şekerle karıştırılmış bir likörden (özellikle viski veya cin) yapılmış bir kokteyl
- eşanlamlı:
- keskin
2. The taste experience when vinegar or lemon juice is taken into the mouth
- synonym:
- sour ,
- sourness ,
- tartness
2. Sirke veya limon suyu ağza alındığında tat deneyimi
- eşanlamlı:
- keskin ,
- keskinlik
3. The property of being acidic
- synonym:
- sourness ,
- sour ,
- acidity
3. Asidik olma özelliği
- eşanlamlı:
- keskinlik ,
- keskin ,
- asitlik
verb
1. Go sour or spoil
- "The milk has soured"
- "The wine worked"
- "The cream has turned--we have to throw it out"
- synonym:
- sour ,
- turn ,
- ferment ,
- work
1. Ekşit ya da boz
- "Süt aktı" dedi"
- "Şarap işe yaradı"
- "Krem döndü - onu dışarı atmalıyız"
- eşanlamlı:
- keskin ,
- döndürmek ,
- mayalandırmak ,
- çalışma
2. Make sour or more sour
- synonym:
- sour ,
- acidify ,
- acidulate ,
- acetify
2. Ekşi veya daha ekşi olun
- eşanlamlı:
- keskin ,
- asitleştirmek ,
- mayhoş etmek ,
- ekşitmek
adjective
1. Smelling of fermentation or staleness
- synonym:
- sour ,
- rancid
1. Fermantasyon veya bayatlık kokusu
- eşanlamlı:
- keskin ,
- bozuk
2. Having a sharp biting taste
- synonym:
- sour
2. Keskin bir ısırma tadı var
- eşanlamlı:
- keskin
3. One of the four basic taste sensations
- Like the taste of vinegar or lemons
- synonym:
- sour
3. Dört temel tat duyumlarından biri
- Sirke veya limon tadı gibi
- eşanlamlı:
- keskin
4. In an unpalatable state
- "Sour milk"
- synonym:
- off ,
- sour ,
- turned
4. Tatsız bir durumda
- "Ekşi süt"
- eşanlamlı:
- devre dışı ,
- keskin ,
- kıvrık
5. Inaccurate in pitch
- "A false (or sour) note"
- "Her singing was off key"
- synonym:
- false ,
- off-key ,
- sour
5. Sahada yanlış
- "Yanlış (veya ekşi) bir not"
- "Şarkı söylemesi anahtarın dışındaydı"
- eşanlamlı:
- sahte ,
- anahtarsız ,
- keskin
6. Showing a brooding ill humor
- "A dark scowl"
- "The proverbially dour new england puritan"
- "A glum, hopeless shrug"
- "He sat in moody silence"
- "A morose and unsociable manner"
- "A saturnine, almost misanthropic young genius"- bruce bliven
- "A sour temper"
- "A sullen crowd"
- synonym:
- dark ,
- dour ,
- glowering ,
- glum ,
- moody ,
- morose ,
- saturnine ,
- sour ,
- sullen
6. Kötü bir mizah göstermek
- "Karanlık bir kaşık"
- "Atasözü new england puritan"
- "Bir glum, umutsuz omuz silkme"
- "Karamsar bir sessizlik içinde oturdu"
- "Saçma ve sosyal olmayan bir tavır"
- "Bir satürn, neredeyse misantropik genç dahi" - bruce bliven
- "Ekşi bir öfke"
- "Süslü bir kalabalık"
- eşanlamlı:
- karanlık ,
- ters ,
- parlayan ,
- hüzünlü ,
- huysuz ,
- somurtkan ,
- satürn ,
- keskin