Translation meaning & definition of the word "solve" into Turkish language

verb

1. Find the solution to (a problem or question) or understand the meaning of

• "Did you solve the problem?"

• "Work out your problems with the boss"

• "This unpleasant situation isn't going to work itself out"

• "Did you get it?"

• "Did you get my meaning?"

• "He could not work the math problem"

synonym:
• solve
,
• work out
,
• figure out
,
• puzzle out
,
• lick
,
• work

1. Çözümü bulun (bir problem veya soru) veya anlamını anlayın

• "Sorunu çözdün mü?"

• "Başkanla sorunlarınızı çözün"

• "Bu tatsız durum kendi kendine yürümez"

• "Anladın mı?"

• "Anlamımı anladın mı?"

• "Matematik problemini çözemedi"

eşanlamlı:
• çözmek
,
• anlamak
,
• bulmacayı çözmek
,
• yalamak
,
• çalışma

2. Find the solution

• "Solve an equation"

• "Solve for x"

synonym:
• resolve
,
• solve

2. Çözümü bulmak

• "Bir denklemi çöz"

• "X için çöz"

eşanlamlı:
• çözmek

3. Settle, as of a debt

• "Clear a debt"

• "Solve an old debt"

synonym:
• clear
,
• solve

3. Borç olarak yerleş

• "Borcu boşalt"

• "Eski bir borcu çözmek"

eşanlamlı:
• temiz
,
• çözmek

Examples of using

Tom didn't know how to solve this problem.

Tom bu sorunu nasıl çözeceğini bilmiyordu.

We may not be able to solve all our problems, but we should be able to solve some to them.

Bütün sorunlarımızı çözemeyebiliriz ama onlardan bazıların çözebilmeliyiz.

I'll ask around and see if I can find out if anyone has ideas on how to solve the problem.

Sorunu nasıl çözeceğime dair birinin fikirleri olup olmadığını bulup bulamayacağımı etraftakilere soracağım ve anlayacağım.

Do you think you can solve these puzzles?

Bu bulmacaları çözebileceğini düşünüyor musun?

Do you have any ideas on how we can solve this problem?

Bu sorunu nasıl çözebileceğimize dair hiç fikrin var mı?

Don't cry. Crying doesn't solve anything.

Ağlama. Ağlamak hiçbir şeyi çözmez.

That should solve the problem.

Bu, sorunu çözmeli.

We won't be able to solve this problem on our own.

Kendi kendimize bu problemi çözemeyeceğiz.

I think I can solve this problem without your help.

Bence bu problemi yardımın olmadan çözebilirim

I think I can solve this problem without your help.

Bu problemi yardımın olmadan çözebilirim.

Sorry to trouble you, Tom, but we have a problem I think you can help us solve.

Rahatsız ettiğim için özür dilerim Tom ama sanırım çözmemizde yardım edebileceğin bir sorunumuz var.

Alcohol doesn't solve any problems.

Alkol hiçbir sorunu halletmez.

Alcohol doesn't solve any problems.

Alkol hiçbir sorunu çözmez.

I've got some ideas on how to solve this problem.

Bu sorunu nasıl çözeceğimizle ilgili bazı fikirlerim var.

Mr. Thomas will be able to solve the problem.

Bay Thomas sorunu çözebilecek.

This problem is too hard for me to solve.

Bu sorun benim çözemeyeceğim kadar zor.

Tom has a rough idea about how to solve the problem.

Tom'un sorunun nasıl çözüleceği hakkında kabaca bir fikri var.

Even though Tom told Mary about his problem, he didn't want to listen to any advice she had on how to solve it.

Tom Mary'ye kendi probleminden bahsetmesine rağmen, onu nasıl çözeceğine dair onun herhangi bir tavsiyesini dinlemek istemiyordu.

Can you solve the puzzle?

Bulmacayı çözebilir misin?

Tom tried to explain to Mary how to solve the puzzle.

Tom bilmeceyi nasıl çözeceğini Mary'ye açıklamaya çalıştı.