Translation meaning & definition of the word "solitary" into Turkish language
Türk diline "köksel" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Solitary
[Yalnız]/sɑlətɛri/
noun
1. Confinement of a prisoner in isolation from other prisoners
- "He was held in solitary"
- synonym:
- solitary confinement ,
- solitary
1. Diğer mahkumlardan tecrit edilmiş bir mahkumun hapsedilmesi
- "Tek başına tutuldu"
- eşanlamlı:
- hücre hapsi ,
- yalnız
2. One who lives in solitude
- synonym:
- hermit ,
- recluse ,
- solitary ,
- solitudinarian ,
- troglodyte
2. Yalnızlık içinde yaşayan biri
- eşanlamlı:
- keşiş ,
- yalnız ,
- boşboğaz ,
- troglodyte
adjective
1. Characterized by or preferring solitude
- "A lone wolf"
- "A lonely existence"
- "A man of a solitary disposition"
- "A solitary walk"
- synonym:
- lone(a) ,
- lonely(a) ,
- solitary
1. Yalnızlık ile karakterize edilir veya tercih edilir
- "Yalnız bir kurt"
- "Yalnız bir varoluş"
- "Yalnız bir mizaca sahip bir adam"
- "Yalnız bir yürüyüş"
- eşanlamlı:
- yalnız(a) ,
- yalnız
2. Of plants and animals
- Not growing or living in groups or colonies
- "Solitary bees"
- synonym:
- nongregarious ,
- nonsocial ,
- solitary
2. Bitkiler ve hayvanlar
- Grup veya kolonilerde büyümemek veya yaşamamak
- "Soliter arılar"
- eşanlamlı:
- cahil ,
- sosyal olmayan ,
- yalnız
3. Lacking companions or companionship
- "He was alone when we met him"
- "She is alone much of the time"
- "The lone skier on the mountain"
- "A lonely fisherman stood on a tuft of gravel"
- "A lonely soul"
- "A solitary traveler"
- synonym:
- alone(p) ,
- lone(a) ,
- lonely(a) ,
- solitary
3. Arkadaş veya arkadaşlık eksikliği
- "Onunla tanıştığımızda yalnızdı"
- "Çoğu zaman yalnızdır"
- "Dağdaki yalnız kayakçı"
- "Yalnız bir balıkçı bir tutam çakıl üzerinde durdu"
- "Yalnız bir ruh"
- "Yalnız bir gezgin"
- eşanlamlı:
- yalnız(p) ,
- yalnız(a) ,
- yalnız
4. Being the only one
- Single and isolated from others
- "The lone doctor in the entire county"
- "A lonesome pine"
- "An only child"
- "The sole heir"
- "The sole example"
- "A solitary instance of cowardice"
- "A solitary speck in the sky"
- synonym:
- lone(a) ,
- lonesome(a) ,
- only(a) ,
- sole(a) ,
- solitary(a)
4. Tek olmak
- Bekar ve diğerlerinden izole
- "Tüm ilçedeki yalnız doktor"
- "Yalnız bir çam"
- "Tek çocuk" demek"
- "Tek varis"
- "Tek örnek"
- "Yalnız bir korkaklık örneği"
- "Gökyüzünde yalnız bir benek"
- eşanlamlı:
- yalnız(a) ,
- yalnızca(a) ,
- tek(a)
5. Devoid of creatures
- "A lonely crossroads"
- "A solitary retreat"
- "A trail leading to an unfrequented lake"
- synonym:
- lonely ,
- solitary ,
- unfrequented
5. Yaratıklardan yoksun
- "Yalnız bir kavşak"
- "Yalnız bir geri çekilme"
- "Karşılıksız bir göle giden bir patika"
- eşanlamlı:
- yalnız ,
- sık sık gidilmeyen
Examples of using
She led a solitary life.
O yalnız bir hayat sürdü.
He likes to take a solitary walk.
O yalnız yürümekten hoşlanır.