Translation meaning & definition of the word "sole" into Turkish language
Türk diline "taban" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Sole
[Yalnız]/soʊl/
noun
1. The underside of footwear or a golf club
- synonym:
- sole
1. Ayakkabının veya golf kulübünün alt tarafı
- eşanlamlı:
- yalnız
2. Lean flesh of any of several flatfish
- synonym:
- sole ,
- fillet of sole
2. Birkaç yassı balığın herhangi birinin yağsız eti
- eşanlamlı:
- yalnız ,
- taban filetosu
3. The underside of the foot
- synonym:
- sole
3. Ayağın alt tarafı
- eşanlamlı:
- yalnız
4. Right-eyed flatfish
- Many are valued as food
- Most common in warm seas especially european
- synonym:
- sole
4. Sağ gözlü yassı balık
- Birçoğu gıda olarak değerlendiriliyor
- En yaygın sıcak denizlerde, özellikle avrupa'da
- eşanlamlı:
- yalnız
verb
1. Put a new sole on
- "Sole the shoes"
- synonym:
- sole ,
- resole
1. Yeni bir taban takın
- "Ayakkabıları asın"
- eşanlamlı:
- yalnız ,
- taban
adjective
1. Not divided or shared with others
- "They have exclusive use of the machine"
- "Sole rights of publication"
- synonym:
- exclusive ,
- sole(a)
1. Bölünmemiş veya başkalarıyla paylaşılmamıştır
- "Makineyi özel olarak kullanıyorlar"
- "Yayın haklarının tek sahibi"
- eşanlamlı:
- özel ,
- tek(a)
2. Being the only one
- Single and isolated from others
- "The lone doctor in the entire county"
- "A lonesome pine"
- "An only child"
- "The sole heir"
- "The sole example"
- "A solitary instance of cowardice"
- "A solitary speck in the sky"
- synonym:
- lone(a) ,
- lonesome(a) ,
- only(a) ,
- sole(a) ,
- solitary(a)
2. Tek olmak
- Bekar ve diğerlerinden izole
- "Tüm ilçedeki yalnız doktor"
- "Yalnız bir çam"
- "Tek çocuk" demek"
- "Tek varis"
- "Tek örnek"
- "Yalnız bir korkaklık örneği"
- "Gökyüzünde yalnız bir benek"
- eşanlamlı:
- yalnız(a) ,
- yalnızca(a) ,
- tek(a)
Examples of using
For him, divorce is a good invention, with one sole disadvantage: you have to get married first.
Onun için boşanma tek dezavantajla iyi bir buluş: ilk önce evlenmek zorundasın.
Being an only child, he was the sole heir.
Tek çocuk olduğu için, o tek varisti.
Being an only child, he was the sole inheritor.
O, tek çocuk olduğu için, tek mirasçıydı.