Translation meaning & definition of the word "situation" into Turkish language

noun

1. The general state of things

• The combination of circumstances at a given time

• "The present international situation is dangerous"

• "Wondered how such a state of affairs had come about"

• "Eternal truths will be neither true nor eternal unless they have fresh meaning for every new social situation"- franklin d.roosevelt

synonym:
• situation
,
• state of affairs

1. Şeylerin genel durumu

• Belirli bir zamanda koşulların kombinasyonu

• "Mevcut uluslararası durum tehlikelidir"

• "Böyle bir durumun nasıl ortaya çıktığını merak ediyordum"

• "Sonsuz gerçekler, her yeni sosyal durum için yeni bir anlam taşımadıkça ne gerçek ne de ebedi olacaktır" - franklin d. roosevelt

eşanlamlı:
• durum
,
• vaziyet

2. A condition or position in which you find yourself

• "The unpleasant situation (or position) of having to choose between two evils"

• "Found herself in a very fortunate situation"

synonym:
• situation
,
• position

2. Kendinizi bulduğunuz bir durum veya pozisyon

• "Iki kötülük arasında seçim yapmak zorunda kalmanın hoş olmayan durumu (veya konumu)"

• "Kendini çok şanslı bir durumda buldu"

eşanlamlı:
• durum
,
• pozisyon

3. A complex or critical or unusual difficulty

• "The dangerous situation developed suddenly"

• "That's quite a situation"

• "No human situation is simple"

synonym:
• situation

3. Karmaşık veya kritik veya olağandışı bir zorluk

• "Tehlikeli durum aniden gelişti"

• "Bu oldukça önemli bir durum"

• "İnsani durum basit değildir"

eşanlamlı:
• durum

4. Physical position in relation to the surroundings

• "The sites are determined by highly specific sequences of nucleotides"

synonym:
• site
,
• situation

4. Çevreye ilişkin fiziksel konum

• "Bölgeler oldukça spesifik nükleotit dizileri tarafından belirlenir"

eşanlamlı:
• site
,
• durum

5. A job in an organization

• "He occupied a post in the treasury"

synonym:
• position
,
• post
,
• berth
,
• office
,
• spot
,
• billet
,
• place
,
• situation

5. Bir organizasyonda bir iş

• "Hazinede bir görev işgal etti"

eşanlamlı:
• pozisyon
,
• posta
,
• yatak
,
• ofis
,
• spot
,
• kütük
,
• yer
,
• durum

Examples of using

Tom patiently tried to explain the situation to Mary.

Tom durumu sabırla Mary'ye açıklamaya çalıştı.

Tom has explained the situation to Mary.

Tom durumu Mary'ye açıkladı.

You were both aware of the situation, right?

Her ikiniz de durumun farkındaydınız, değil mi?

You need to do something about the situation.

Durum hakkında bir şey yapmalısın.

You know what the situation is. What do you recommend we do?

Durumun ne olduğunu biliyorsun. Ne yapmamızı tavsiye edersin?

You handled the situation well.

Durumu iyi idare ettin.

You handled that situation quite well.

Bu durumu oldukça iyi idare ettin.

You handled that particular situation very well.

O özel durumun çok iyi şekilde üstesinden geldin.

What should we do about this situation?

Bu durum hakkında ne yapmalıyız?

We're aware of the situation.

Durumun farkındayız.

We risk losing control of the situation if we don't act quickly.

Eğer çabuk hareket etmezsek durumun kontrolünü kaybetmeyi göze alırız.

I've explained the situation to Tom.

Tom'a durumu açıkladım.

How much does Tom know about this situation?

Tom bu durum hakkında ne kadar biliyor?

Tom explained the situation to me.

Tom durumu bana açıkladı.

What's our situation?

Durumumuz nedir?

What is our situation?

Durumunuz nedir?

Tom has trouble dealing with this kind of situation.

Tom'un bu tür durumla başetme sorunu var.

I think we can handle the situation.

Sanırım durumla başa çıkabiliriz.

I suggest you talk to Tom about how to handle the situation.

Durumla nasıl baş edeceğin hakkında Tom'la konuşmanı öneririm.

I refuse to believe that we can't do anything about the situation.

Durum hakkında bir şey yapamayacağımıza inanmayı reddediyorum.