Translation meaning & definition of the word "side" into Turkish language
Türk diline "yan" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Side
[Taraf]noun
1. A place within a region identified relative to a center or reference location
- "They always sat on the right side of the church"
- "He never left my side"
- synonym:
- side
1. Bir merkeze veya referans konumuna göre tanımlanan bir bölge içindeki bir yer
- "Her zaman kilisenin sağ tarafında oturdular"
- "Benim tarafımdan hiç ayrılmadı"
- eşanlamlı:
- taraf
2. One of two or more contesting groups
- "The confederate side was prepared to attack"
- synonym:
- side
2. İki veya daha fazla yarışma grubundan biri
- "Konfederasyon tarafı saldırmaya hazırdı"
- eşanlamlı:
- taraf
3. Either the left or right half of a body
- "He had a pain in his side"
- synonym:
- side
3. Bir vücudun sağ veya sol yarısı
- "Kendinde bir ağrı vardı"
- eşanlamlı:
- taraf
4. A surface forming part of the outside of an object
- "He examined all sides of the crystal"
- "Dew dripped from the face of the leaf"
- synonym:
- side ,
- face
4. Bir nesnenin dış kısmının bir parçasını oluşturan bir yüzey
- "Kristalin her tarafını inceledi"
- "Yaprağın yüzünden çeyiz damladı"
- eşanlamlı:
- taraf ,
- yüz
5. An extended outer surface of an object
- "He turned the box over to examine the bottom side"
- "They painted all four sides of the house"
- synonym:
- side
5. Bir nesnenin genişletilmiş dış yüzeyi
- "Alt tarafı incelemek için kutuyu ters çevirdi"
- "Evin dört tarafını da boyamışlar"
- eşanlamlı:
- taraf
6. An aspect of something (as contrasted with some other implied aspect)
- "He was on the heavy side"
- "He is on the purchasing side of the business"
- "It brought out his better side"
- synonym:
- side
6. Bir şeyin bir yönü (diğer bazı zımni yönlerle karşılaştırıldığında)
- "Ağır tarafta" idi"
- "İşin satın alma tarafında"
- "Daha iyi tarafını ortaya çıkardı"
- eşanlamlı:
- taraf
7. A line segment forming part of the perimeter of a plane figure
- "The hypotenuse of a right triangle is always the longest side"
- synonym:
- side
7. Bir düzlem figürünün çevresinin bir parçasını oluşturan bir çizgi segmenti
- "Bir dik üçgenin hipotenüsü her zaman en uzun kenardır"
- eşanlamlı:
- taraf
8. A family line of descent
- "He gets his brains from his father's side"
- synonym:
- side
8. Bir aile iniş çizgisi
- "Beynini babasının yanından alıyor"
- eşanlamlı:
- taraf
9. A lengthwise dressed half of an animal's carcass used for food
- synonym:
- side ,
- side of meat
9. Yemek için kullanılan bir hayvanın leşinin uzunlamasına giyinmiş yarısı
- eşanlamlı:
- taraf ,
- etin diğer tarafı
10. An opinion that is held in opposition to another in an argument or dispute
- "There are two sides to every question"
- synonym:
- side ,
- position
10. Bir tartışmada veya anlaşmazlıkta bir başkasına karşı çıkan bir görüş
- "Her sorunun iki tarafı vardır"
- eşanlamlı:
- taraf ,
- pozisyon
11. An elevated geological formation
- "He climbed the steep slope"
- "The house was built on the side of a mountain"
- synonym:
- slope ,
- incline ,
- side
11. Yüksek jeolojik oluşum
- "Dik yokuşa tırmandı"
- "Ev bir dağın kenarına inşa edildi"
- eşanlamlı:
- eğim ,
- eğilmek ,
- taraf
12. (sports) the spin given to a ball by striking it on one side or releasing it with a sharp twist
- synonym:
- English ,
- side
12. (spor) bir tarafa vurarak veya keskin bir bükülme ile serbest bırakarak bir topa verilen spin
- eşanlamlı:
- Ingilizce ,
- taraf
verb
1. Take sides for or against
- "Who are you widing with?"
- "I"m siding against the current candidate"
- synonym:
- side
1. Taraf tutmak veya aleyhinde olmak
- "Kimlerle birlikte dolaşıyorsun?"
- "Ben"m mevcut adaya karşı taraf tutuyorum"
- eşanlamlı:
- taraf
adjective
1. Located on a side
- "Side fences"
- "The side porch"
- synonym:
- side(a)
1. Bir tarafta yer alır
- "Yan çitler"
- "Yan sundurma"
- eşanlamlı:
- taraf(a)