Translation meaning & definition of the word "shine" into Turkish language
Türk diline "shine" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Shine
[Parlamak]noun
1. The quality of being bright and sending out rays of light
- synonym:
- radiance ,
- radiancy ,
- shine ,
- effulgence ,
- refulgence ,
- refulgency
1. Parlak olmanın ve ışık ışınları göndermenin kalitesi
- eşanlamlı:
- parlaklık ,
- radyanlık ,
- parlamak ,
- pişmanlık
verb
1. Be bright by reflecting or casting light
- "Drive carefully--the wet road reflects"
- synonym:
- reflect ,
- shine
1. Işığı yansıtarak veya dökerek parlak olun
- "Düşün, dikkatli sürün, ıslak yol yansıtıyor"
- eşanlamlı:
- yansıtmak ,
- parlamak
2. Emit light
- Be bright, as of the sun or a light
- "The sun shone bright that day"
- "The fire beamed on their faces"
- synonym:
- shine ,
- beam
2. Işık yaymak
- Güneş veya ışık gibi parlak olun
- "Güneş o gün parladı"
- "Yüzlerine ateş çakıldı"
- eşanlamlı:
- parlamak ,
- ışın
3. Be shiny, as if wet
- "His eyes were glistening"
- synonym:
- glitter ,
- glisten ,
- glint ,
- gleam ,
- shine
3. Parlak ol, ıslak gibi
- "Gözleri parlıyordu"
- eşanlamlı:
- parıltı ,
- parlamak ,
- ışıldamak
4. Be distinguished or eminent
- "His talent shines"
- synonym:
- shine
4. Seçkin veya seçkin olun
- "Onun yeteneği parlıyor"
- eşanlamlı:
- parlamak
5. Be clear and obvious
- "A shining example"
- synonym:
- shine
5. Açık ve açık olun
- "Parlayan bir örnek"
- eşanlamlı:
- parlamak
6. Have a complexion with a strong bright color, such as red or pink
- "Her face glowed when she came out of the sauna"
- synonym:
- glow ,
- beam ,
- radiate ,
- shine
6. Kırmızı veya pembe gibi güçlü parlak bir renge sahip bir ten rengine sahip olun
- "Sunadan çıktığında yüzü parlıyordu"
- eşanlamlı:
- parıltı ,
- ışın ,
- yaymak ,
- parlamak
7. Throw or flash the light of (a lamp)
- "Shine the light on that window, please"
- synonym:
- shine
7. (bir lamba) ışığını fırlatın veya flaşlayın
- "O penceredeki ışığı parlat lütfen"
- eşanlamlı:
- parlamak
8. Touch or seem as if touching visually or audibly
- "Light fell on her face"
- "The sun shone on the fields"
- "The light struck the golden necklace"
- "A strange sound struck my ears"
- synonym:
- fall ,
- shine ,
- strike
8. Görsel veya işitsel olarak dokunmak veya dokunmak gibi görünmek
- "Yüzüne ışık düştü"
- "Güneş tarlalarda parlıyordu"
- "Işık altın kolyeye çarptı"
- "Kulağıma garip bir ses geldi"
- eşanlamlı:
- düşmek ,
- parlamak ,
- çarpmak
9. Experience a feeling of well-being or happiness, as from good health or an intense emotion
- "She was beaming with joy"
- "Her face radiated with happiness"
- synonym:
- glow ,
- beam ,
- radiate ,
- shine
9. İyi bir sağlık veya yoğun bir duygu gibi bir refah veya mutluluk hissi yaşayın
- "Neşeyle ışıldıyordu"
- "Yüzü mutlulukla yayıldı"
- eşanlamlı:
- parıltı ,
- ışın ,
- yaymak ,
- parlamak
10. Make (a surface) shine
- "Shine the silver, please"
- "Polish my shoes"
- synonym:
- polish ,
- smooth ,
- smoothen ,
- shine
10. Yapmak (bir yüzey) parlaklık
- "Gümüşü parlat lütfen"
- "Ayakkabılarımı cilala"
- eşanlamlı:
- lehçe ,
- pürüzsüz ,
- parlatmak ,
- parlamak