Translation meaning & definition of the word "shed" into Turkish language
Türk diline "kızak" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Shed
[Dökmek]/ʃɛd/
noun
1. An outbuilding with a single story
- Used for shelter or storage
- synonym:
- shed
1. Tek bir hikaye ile bir ek bina
- Barınak veya depolama için kullanılır
- eşanlamlı:
- dökmek
verb
1. Get rid of
- "He shed his image as a pushy boss"
- "Shed your clothes"
- synonym:
- shed ,
- cast ,
- cast off ,
- shake off ,
- throw ,
- throw off ,
- throw away ,
- drop
1. Başından atmak
- "Güçlü bir patron olarak imajını döktü"
- "Giysi dök" deyin"
- eşanlamlı:
- dökmek ,
- rol vermek ,
- atmak ,
- kurtulmak ,
- damlamak
2. Pour out in drops or small quantities or as if in drops or small quantities
- "Shed tears"
- "Spill blood"
- "God shed his grace on thee"
- synonym:
- spill ,
- shed ,
- pour forth
2. Damla veya küçük miktarlarda veya damla veya küçük miktarlarda dökün
- "Gözyaşı dökmek"
- "Kan dökmek"
- "Tanrı lütfunu sana bıraktı"
- eşanlamlı:
- dökmek ,
- dökülmek
3. Cause or allow (a solid substance) to flow or run out or over
- "Spill the beans all over the table"
- synonym:
- spill ,
- shed ,
- disgorge
3. (katı bir maddenin) akmasına veya bitmesine veya bitmesine neden olun veya izin verin
- "Fasulyeleri masanın her yerine dök"
- eşanlamlı:
- dökmek ,
- dökülmek
4. Cast off hair, skin, horn, or feathers
- "Our dog sheds every spring"
- synonym:
- shed ,
- molt ,
- exuviate ,
- moult ,
- slough
4. Saç, deri, boynuz veya tüyleri atın
- "Köpeğimiz her baharda döküyor"
- eşanlamlı:
- dökmek ,
- ing ,
- exuviate ,
- tüy dökmek ,
- gölcük
adjective
1. Shed at an early stage of development
- "Most amphibians have caducous gills"
- "The caducous calyx of a poppy"
- synonym:
- caducous ,
- shed
1. Gelişimin erken bir aşamasında döken
- "Çoğu amfibinin kadavra solungaçları vardır"
- "Haşhaşın kadayıf kaliksi"
- eşanlamlı:
- kudretli ,
- dökmek
Examples of using
You see the words that I typed on the screen, but you don't see the tears that I shed over the keyboard.
Benim ekranda yazdığım kelimeleri görebilirsin, ama benim klavye üzerine döktüğüm gözyaşlarını göremezsin.
She tried not to shed a tear.
Gözyaşı akıtmamak için çabaladı.
She shed bitter tears.
O acı gözyaşları döktü.