Translation meaning & definition of the word "shadow" into Turkish language
Türk diline "gölge" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Shadow
[Gölge]noun
1. Shade within clear boundaries
- synonym:
- shadow
1. Açık sınırlar içinde gölge
- eşanlamlı:
- gölge
2. An unilluminated area
- "He moved off into the darkness"
- synonym:
- darkness ,
- dark ,
- shadow
2. Aydınlanmamış bir alan
- "Karanlığa doğru ilerledi"
- eşanlamlı:
- karanlık ,
- gölge
3. Something existing in perception only
- "A ghostly apparition at midnight"
- synonym:
- apparition ,
- phantom ,
- phantasm ,
- phantasma ,
- fantasm ,
- shadow
3. Sadece algıda var olan bir şey
- "Gece yarısında hayalet gibi bir görüntü"
- eşanlamlı:
- görünme ,
- fantom ,
- fantezi ,
- fantazma ,
- phantasm ,
- gölge
4. A premonition of something adverse
- "A shadow over his happiness"
- synonym:
- shadow
4. Olumsuz bir şeyin önsezisi
- "Mutluluğunun üzerinde bir gölge"
- eşanlamlı:
- gölge
5. An indication that something has been present
- "There wasn't a trace of evidence for the claim"
- "A tincture of condescension"
- synonym:
- trace ,
- vestige ,
- tincture ,
- shadow
5. Bir şeyin var olduğuna dair bir işaret
- "Iddia için bir kanıt izi yoktu"
- "Bir tenderesyon tentürü"
- eşanlamlı:
- izlemek ,
- eser ,
- tentür ,
- gölge
6. Refuge from danger or observation
- "He felt secure in his father's shadow"
- synonym:
- shadow
6. Tehlike veya gözlemden korunmak
- "Babasının gölgesinde kendini güvende hissetti"
- eşanlamlı:
- gölge
7. A dominating and pervasive presence
- "He received little recognition working in the shadow of his father"
- synonym:
- shadow
7. Baskın ve yaygın bir varlık
- "Babasının gölgesinde çalışarak çok az tanınma aldı"
- eşanlamlı:
- gölge
8. A spy employed to follow someone and report their movements
- synonym:
- tail ,
- shadow ,
- shadower
8. Birini takip etmek ve hareketlerini bildirmek için çalışan bir casus
- eşanlamlı:
- kuyruk ,
- gölge ,
- shadower
9. An inseparable companion
- "The poor child was his mother's shadow"
- synonym:
- shadow
9. Ayrılmaz bir arkadaş
- "Fakir çocuk annesinin gölgesi"
- eşanlamlı:
- gölge
verb
1. Follow, usually without the person's knowledge
- "The police are shadowing her"
- synonym:
- shadow
1. Genellikle kişinin bilgisi olmadan takip edin
- "Polis onu izliyor"
- eşanlamlı:
- gölge
2. Cast a shadow over
- synonym:
- shadow ,
- shade ,
- shade off
2. Gölge etmek
- eşanlamlı:
- gölge ,
- gölgelendirmek
3. Make appear small by comparison
- "This year's debt dwarfs that of last year"
- synonym:
- shadow ,
- overshadow ,
- dwarf
3. Karşılaştırıldığında küçük görünün
- "Bu yılın borcu geçen yılın borcunu cüceleştiriyor"
- eşanlamlı:
- gölge ,
- gölgelemek ,
- cüce