Translation meaning & definition of the word "settled" into Turkish language

adjective

1. Established or decided beyond dispute or doubt

• "With details of the wedding settled she could now sleep at night"

synonym:
• settled

1. Anlaşmazlık veya şüphe ötesinde kurulmuş veya karar verilmiş

• "Düğünün detayları yerleşmişken, artık geceleri uyuyabiliyordu"

eşanlamlı:
• yerleşik

2. Established in a desired position or place

• Not moving about

• "Nomads...absorbed among the settled people"

• "Settled areas"

• "I don't feel entirely settled here"

• "The advent of settled civilization"

synonym:
• settled

2. İstenilen bir yerde veya pozisyonda kurulur

• Hareket etmiyor

• "Nomads...yerleşik halk arasında emildi"

• "Yerleşik alanlar"

• "Buraya tamamen yerleşmiş hissetmiyorum"

• "Yerleşik uygarlığın ortaya çıkışı"

eşanlamlı:
• yerleşik

3. Inhabited by colonists

synonym:
• colonized
,
• colonised
,
• settled

3. Kolonistlerin yaşadığı yer

eşanlamlı:
• koloniler
,
• kolonileştirilmiş
,
• yerleşik

4. Not changeable

• "A period of settled weather"

synonym:
• settled

4. Değiştirilemez

• "Yerleşik bir hava dönemi"

eşanlamlı:
• yerleşik

Examples of using

He settled part of his estate on his son Robert.

Mal varlığınının bir kısmını oğlu Robert'a bıraktı.

Tom settled down.

Tom yerleşti.

Tom settled back.

Tom arkaya yaslandı.

It's settled then.

Daha sonra halloldu.

Have you gotten settled into your new house yet?

Henüz yeni evine yerleştin mi?

Tom considered the problem settled.

Tom sorunun değişmez olduğunu düşündü.

The issue needed to be settled.

Sorunun çözülmesi gerekliydi.

The situation could only be settled by war.

Bu durum sadece savaşla halledilebilirdi.

Two major issues had to be settled.

İki büyük sorun halledilmeliydi.

They settled near the Connecticut River.

Onlar Connecticut Nehri yakınında yerleştiler.

The dispute was finally settled.

Tartışma sonunda halledildi.

Call me when you get settled in.

Yerleştiğin zaman beni ara.

She's married and settled down now.

O şimdi evli ve yuvasını kurdu.

They settled in Japan.

Onlar Japonya'da yerleştiler.

They got married and settled near Boston.

Evlenip Boston civarına yerleştiler.

They got married and settled near Boston.

Onlar evlendiler ve Boston yakınlarında yerleştiler.

They settled in Canada.

Onlar Kanada'ya yerleştiler.

He settled down to his work.

O, kendini işine verdi.

He settled down in his native country.

Anavatanına yerleşti.

He settled down in his armchair to listen to the music.

O, müzik dinlemek için koltuğuna yerleşti.