Examples of using
Tom and Mary seldom give each other presents.
Tom ve Mary nadiren birbirlerine hediyeler verirler.
Tom seldom goes out.
Tom nadiren dışarı gider.
Tom seldom drinks coffee in the evening.
Tom nadiren akşamları kahve içer.
Tom and Mary seldom speak to each other in French.
Tom ve Mary nadiren birbirleriyle Fransızca konuşurlar.
I seldom watch documentaries.
Nadiren belgesel izlerim.
I seldom go to cinema.
Sinemaya nadiren giderim.
Tom seldom makes mistakes when writing in French.
Tom Fransızca yazarken nadiren hatalar yapar.
Tom seldom puts sugar in his coffee.
Tom kahvesine nadiren şeker koyar.
He seldom gets angry.
O, nadiren sinirlenir.
He seldom stays home on Sundays.
O, Pazar günleri nadiren evde kalır.
He seldom went there.
O, nadiren oraya gitti.
I seldom see him.
Ben onu nadiren görürüm.
Tom seldom drinks coffee.
Tom nadiren kahve içer.
Tom seldom eats at home.
Tom nadiren evde yer.
Tom and Mary were neighbors, but seldom saw each other.
Tom ve Mary komşulardı, ancak nadiren birbirlerini görüyorlardı.
Tom seldom laughed at Mary's jokes.
Tom nadiren Mary'nin şakalarına güldü.
Tom seldom speaks to Mary.
Tom nadiren Mary ile konuşur.
Tom is seldom late for appointments.
Tom randevulara nadiren geç gelir.
Tom is seldom late for appointments.
Tom randevulara nadiren geç kalır.
Tom is seldom late for school.
Tom okula nadiren geç kalır.
