Translation meaning & definition of the word "schedule" into Turkish language

noun

1. A temporally organized plan for matters to be attended to

synonym:
• agenda
,
• docket
,
• schedule

1. Katılacağı konular için geçici olarak organize edilmiş bir plan

eşanlamlı:
• gündem
,
• etiket
,
• program

2. An ordered list of times at which things are planned to occur

synonym:
• schedule

2. Olayların gerçekleşmesinin planlandığı zamanların sıralı bir listesi

eşanlamlı:
• program

verb

1. Plan for an activity or event

• "I've scheduled a concert next week"

synonym:
• schedule

1. Bir etkinlik veya etkinlik için plan yapın

• "Gelecek hafta bir konser ayarladım"

eşanlamlı:
• program

2. Make a schedule

• Plan the time and place for events

• "I scheduled an exam for this afternoon"

synonym:
• schedule

2. Program yapmak

• Etkinlikler için zaman ve yer planlayın

• "Bu öğleden sonra için bir sınav planladım"

eşanlamlı:
• program

Examples of using

You have a difficult schedule to keep.

Tutacak zor bir programın var.

We're proceeding on schedule.

Programa göre ilerliyoruz.

We're behind schedule now.

Şimdi programın gerisindeyiz.

We're a week ahead of schedule.

Programın bir hafta ilerisindeyiz.

We have a schedule to keep.

Uyacak bir programımız var.

Let's schedule a meeting.

Bir toplantı planlayalım.

Let's schedule a meeting sometime early next week.

Gelecek hafta erken bir zamanda bir toplantı planlayalım.

Are local trains included on this schedule?

Yerel trenler bu proğrama dahil mi?

I should've checked my schedule.

Proğramı kontrol etmeliydim.

I should probably check my schedule.

Muhtemelen proğramımı kontrol etmeliyim.

I might be able to fit that in my schedule.

Bunu proğramıma uyarlayabilirim.

I've cleared my schedule.

Programımı boşalttım.

I have a schedule.

Bir proğramım var.

I forwarded the schedule you sent me to Tom.

Bana gönderdiğin proğramı Tom'a gönderdim.

You're on schedule.

Proğrama uyuyorsun.

I understand that Tom is on a tight schedule, but I'd really appreciate it if I could get an appointment with him.

Tom'un yoğun bir programı olduğunu anlıyorum fakat ondan bir randevu alabilsem gerçekten minnettar olurum.

She changed her schedule to match his.

Onunkine uyması için planını değiştirdi.

We are behind schedule.

Biz zamanlamanın gerisindeyiz.

I think you should stick to your training schedule.

Sanırım eğitim planına bağlı kalmalısın.

We're on schedule.

Programa uygun gidiyoruz.