Tom scarcely recognized Mary.
Tom Mary'yi zar zor tanıdı.
Tom scarcely ever gets any exercise.
Tom neredeyse hiç egzersiz yapmıyor.
I could scarcely stand on my feet.
Ayaklarımın üzerinde zar zor durabiliyordum.
He can scarcely write his name.
Adını zar zor yazabiliyor.
He scarcely ever watches TV.
Neredeyse hiç televizyon izlemiyor.
We scarcely had time for lunch.
Öğle yemeğine pek vaktimiz olmadı.
I scarcely believed my eyes.
gözlerime pek inanmadım.
I scarcely believed my eyes.
gözlerime pek inanmadım.
He died when he was scarcely thirty.
Henüz otuz yaşındayken öldü.
I had scarcely entered the class before the students started asking questions.
Öğrenciler soru sormaya başlamadan önce sınıfa henüz girmemiştim.
I had scarcely entered the class before the students started asking questions.
Öğrenciler soru sormaya başlamadan önce sınıfa henüz girmemiştim.
There was scarcely any money left.
Neredeyse hiç para kalmamıştı.
I scarcely think so.
Pek öyle düşünmüyorum.
I can scarcely believe it.
Buna pek inanamıyorum.
I scarcely slept a wink.
Gözümü bile kırpmadım.
There are scarcely any flowers in our garden.
Bahçemizde neredeyse hiç çiçek yok.
For free English to Turkish translation, utilize the Lingvanex translation apps.
We apply ultimate machine translation technology and artificial intelligence to offer a free Turkish-English online text translator.