Examples of using
It's not yet a big enough scandal.
O henüz yeterince büyük bir skandal değil.
I don't think Tom was involved in the scandal.
Tom'un skandala karıştığını sanmıyorum.
I was never involved with that scandal.
O skandala asla karışmadım.
Black money scandal, 11th of September, expenseuro, the Old Europe, Hartz IV, Madame Chancellor, fanmile, climatic catastrophe, financial crisis, wreckage bonus and citizen of anger are the last ten words of the year in Germany.
Kara para skandalı, 11 Eylül, euronun yayılması, Eski Avrupa, IV. Hartz, Bayan Başbakan, vantilatör mili, iklim felaketi, mali kriz, enkaz primi ve kızgın vatandaş, Almanya'da yılın son 10 kelimesidir.
The scandal ruined his career.
Skandal onun kariyerini mahvetti.
The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
The Lockheed scandal is a worldwide corruption scandal involving the major American plane manufacturer Lockheed. It came to light in February 1976 and revolved mainly around the acceptance of passenger plane contracts.
Lockheed skandalı büyük Amerikan uçak üreticisi Lockheed ile ilgili dünya çapında bir rüşvet skandalıdır.Şubat 1976 da su yüzüne çıktı ve esas olarak yolcu uçaklarının sözleşmelerinin kabulüne odaklandı.
The opposition party is still harping on the scandal.
Muhalefet partisi hâlâ ısrarla skandal üzerinde duruyor.
They have something to do with the scandal.
Skandalla ilgili yapacak bir şeyleri var.
He had the courage to expose the scandal.
Skandalı ortaya çıkaracak cesareti vardı.
When he was at the acme of his career, a scandal brought about his downfall.
Kariyerinin zirvesindeyken, bir skandal onun çöküşüne neden oldu.
He admits being involved in the scandal.
Skandala karıştığını itiraf ediyor.
I have nothing to do with the scandal.
Skandalla hiçbir ilgim yok.
That politician has come down in the world since the so-called "Recruit scandal" was publicized.
Sözde acemi skandalı duyulduğundan beri o politikacı dünyada gözden düştü.
The scandal hurt the company's reputation.
Skandal şirketin itibarını zedeledi.
That scandal cost him his reputation.
O skandal onun şöhretine mal oldu.
A banking scandal is sweeping across Capitol Hill.
Bir bankacılık skandalı Capitol Hill'i baştan başa süpürüyor.