Translation meaning & definition of the word "sale" into Turkish language

noun

1. A particular instance of selling

• "He has just made his first sale"

• "They had to complete the sale before the banks closed"

synonym:
• sale

1. Belirli bir satış örneği

• "İlk satışını yaptı"

• "Bankalar kapanmadan satışı tamamlamak zorunda kaldılar"

eşanlamlı:
• satış

2. The general activity of selling

• "They tried to boost sales"

• "Laws limit the sale of handguns"

synonym:
• sale

2. Genel satış faaliyeti

• "Satışları artırmaya çalıştılar"

• "Yasalar tabanca satışını sınırlar"

eşanlamlı:
• satış

3. An occasion (usually brief) for buying at specially reduced prices

• "They held a sale to reduce their inventory"

• "I got some great bargains at their annual sale"

synonym:
• sale
,
• cut-rate sale
,
• sales event

3. Özel olarak indirimli fiyatlarla satın almak için bir fırsat (genellikle kısa)

• "Envanterlerini azaltmak için bir satış yaptılar"

• "Yıllık satışlarında büyük pazarlıklar yaptım"

eşanlamlı:
• satış
,
• indirimli satış
,
• satış etkinliği

4. The state of being purchasable

• Offered or exhibited for selling

• "You'll find vitamin c for sale at most pharmacies"

• "The new line of cars will soon be on sale"

synonym:
• sale

4. Satın alınabilir olma durumu

• Satış için teklif edildi veya sergilendi

• "Çoğu eczanede satılık c vitamini bulacaksınız"

• "Yeni araba serisi yakında satışa çıkacak"

eşanlamlı:
• satış

5. An agreement (or contract) in which property is transferred from the seller (vendor) to the buyer (vendee) for a fixed price in money (paid or agreed to be paid by the buyer)

• "The salesman faxed the sales agreement to his home office"

synonym:
• sale
,
• sales agreement

5. Malın satıcıdan (satıcı) alıcıya (vekil) sabit bir fiyat karşılığında (alıcı tarafından ödenmesi ödenen veya kabul edilen) devredildiği bir anlaşma (veya sözleşme)

• "Satışçı satış sözleşmesini ev ofisine faksladı"

eşanlamlı:
• satış
,
• satış sözleşmesi

Examples of using

Tom advertised his house for sale.

Tom satış için evinin reklamını yaptı.

One of the items on your wish list is on sale.

İstek listendeki öğelerden biri satlıktır.

These aren't for sale.

Bunlar satılık değil.

It was 30% off during the sale.

O satış boyunca yüzde 30 indirimdeydi.

Are these for sale?

Bunlar satılık mı?

Is this for sale?

Bu satılık mı?

I know Tom's house is for sale.

Tom'un evinin satılık olduğunu biliyorum.

I've never seen things like that for sale.

Satılık öyle şeyler hiç görmedim.

It's for sale.

Bu satılık.

Santa Claus is not for sale.

Santa Claus satılık değil.

If it's not for sale, don't advertise.

Eğer satılık değilse, reklamını yapma.

It's not for sale.

O satılık değil.

Is that for sale?

O satılık mı?

I wanted to buy the huge stuffed bear at Ken's store, but it was not for sale.

Ken'in dükkanındaki kocaman içi doldurulmuş ayıyı almak istedim ama satılık değildi.

That house is for sale.

Şu ev satılıktır.

Tom called Mary to ask her to help at the bake sale.

Tom Mary'yi fırın satışında onun yardım etmesini rica etmek için aradı.

Tom found this clock at a garage sale.

Tom bu saati bir garaj satışında buldu.

Tom assumes Mary will be willing to help with the bake sale.

Tom Mary'nin fırın satışında yardım etmeye istekli olacağını farzediyor.

Tom advertised his saxophone for sale.

Tom satılık saksafonunun tanıtımını yaptı.

Tom bought a camera at a bargain sale.

Tom indirimli satışlarda bir kamera aldı.